Balayı döneminin finali sürprizlere açık olabilir
AB'nin Türkiye'yle müzakereleri başlatmaya karar vereceği 17 Aralık'ta son bulacak "Balayı döneminin finali" normalde 6 Ekim'de başlayacaktı. Ancak Başbakan Tayyip Erdoğan'ın neden olduğu yol kazası, AB Komisyonu'nun 6 Ekim'deki tutumunu iki hafta önceden açıklamasına yol açtı. Türkiye ile AB arasındaki krizin çözüldüğü 23 Eylül Perşembe aynı zamanda 6 Ekim etkisini öne çekti. Böylece 17 Aralık Zirvesi'ne kadar sürecek ve Türkiye ekonomisi, mali piyasaları ve siyasetini etkileyecek final dönemi de erken başlamış oldu.
Üç aylık final süresi 23 Eylül ile 17 aralık arasında tam 12 hafta var. Yaklaşık üç aylık zaman dilimi Türkiye mali piyasaları için yeterince uzun da olabilir kısa da. Bu zaman dilimine çok şey sığabilir veya hiçbir şey sığmayabilir. Genelde mevcut trendlerin devamını yani faizlerin biraz daha gerilemesini, kurların baskı altında kalmasını, borsanın yükselmesini bekliyoruz. Bu dönemde yatırım araçlarının olumlu yönde hareketleri daha kolay, olumsuz yöndeki hareketleri daha zor olabilir. Bir kere adını final diye koyunca da, bir dönemin bittiğini, yeni bir dönemin başladığını baştan kabul ediyoruz. Önce biten sonra da başlayacak olan dönemin belirgin özelliklerini sıralayalım.
Balayı dönemi Balayı döneminde, siyasi ve ekonomik açıdan Türkiye'nin işi çok daha kolaydı. * Çünkü, tek başına iktidarla siyasi istikrar sağlanmıştı. Bunun verdiği güven ve yarattığı ekonomik sonuçlar vardı. İlk icraat yıllarında iktidar partisinin iç uyumu da oldukça iyiydi. * Türk Lirası'nı değerlendirmenin öncülüğünde 30 yıldır yüksek seyreden enflasyonu tek haneli rakamlara indirdik. Ancak rekor düzeyde de cari açık verdik. Bundan sonra bu cari açık düzeyinde kurları daha ne kadar düşüreceğimiz ve TL'yi daha ne kadar değerlendireceğimiz büyük soru işaretidir. Tek haneli rakamlara indikten sonra enflasyonu daha aşağılara çekmek giderek zorlaşmaktadır. Yani balayı döneminde enflasyonu düşürmenin rantını yemiş durumdayız. * Üç yıldır arka arkaya büyüyoruz. Büyüme çift haneli rakamlara çıktı. Özel sektör yatırımları patladı. Geçmiş dönemde dünyada faiz oranları düşük, likidite boldu. Kolay ve ucuz finansmanla bu büyümeyi finanse ettik. Portföy yatırımları ile mali piyasalardaki iyileşmeyi destekledik. Burada da doruk noktasına çıktık. Bu büyümeyi daha da azamileştirmek başka sorunları doğuracak. Yeni dönemde yüksek büyümenin sürdürülebilirliği de zor olacak * Geçtiğimiz dönemi balayı dönemine dönüştüren başka bir faktör, AB heyecanıydı. AB'den müzakere takvimi alınmasına yönelik çalışmalar ve umutlar, tam olarak mali piyasaları, ekonomiyi, hatta siyaseti domine etti, peşinden sürükledi. İleriye yönelik beklentileri azamileştirdi.
Yeni dönemin özellikleri İşte 17 Aralık'ta Türkiye'ye verilecek bir müzakere tarihi, bu beklentilere bir nokta koyacak. Beklentileri beklenti olmaktan çıkaracak, artık iş realize olmaya başlayacak. Müzakerelerin çetin, zor ve hoşlanılmayan yönü ortaya çıkmaya başlayacak. Geçen hafta çözdüğümüz krizlerin benzerleri gündeme gelecek. Dahası verilecek müzakere tarihinin artık şartlı bir tarih olacağını biliyoruz. Belki önceki adaylara uygulanmayan müzakere kuralları çıkartılabilecek. Müzakerelere başlamanın tam üyelik anlamına gelmeyeceği, bu sürecin uzun yılları alabileceği belirtilebilecek. Müzakereleri başlatma kararındaki bu şartlar ve belirsizlikler, Türkiye'nin bu süreçte beklediği iyileşmeyi, dış ve iç yatırımları harekete geçirmeyi de zayıflatacak. Zayıf bir başlangıcı zayıf bir müzakere süreci gelişmeleri izleyebilecek ve belki de hayal kırıklığına uğrayacağız. Üstelik yeni dönemde ABD faiz artırmaya devam edecek. Bu da dünyadaki likiditeyi giderek kısıtlayacak, dışardan borçlanmayı maliyetli hale getirecek. Yüksek petrol fiyatlarının, yüksek imtia fiyatlarının ekonomiye yeni yükler getirmesi de normal.
IMF ve Kerkük etkisi İşte final döneminde, ekonominin ve piyasaların yönünü, hatta siyasi gelişmeleri AB ile ilişkiler, IMF ile yapılacak anlaşma ve Kerkük'teki nüfus sayımının sonuçları belirleyecek. IMF ile yeni anlaşma ve sağlanacak mali yardımın boyutu da belirleyici olacak. Ekim'de Irak'ta yapılacak nüfus sayımında Kerkük'te ortaya çıkacak durum da Türkiye'yi yakından ilgilendirecek. Bu sayıma karşı Türkiye kayıtsız kalamayacak. Beklendiği gibi sonuçlanırsa Türkiye, Irak'taki gelişmelere karşı net bir tavır ortaya koymaya zorlanabilir. Hükümet bu tavrı ortaya koymazsa, muhalefet güçlenebilir. Hatta parti içi muhalefet harekete geçebilir. Zaten Meclis Başkanlığı seçimlerinde ve başlayacak yeni dönemle siyasi hareketler hızlanabilir ve AB'den müzakere takvimi alınması öncesinde somut sonuçlar doğurabilir. Bu da siyasette son iki yıldır yaşanan sessizliğin bozulması ve balayı döneminin bitmesi anlamına gelebilir.
İhtiyat da gerekli Dolayısıyla 17 Aralık'a kadar geçecek süre, yol ayrımının giderek yaklaştığı, pozisyonların buna paralel değişmeye başladığı, son iki yıldır yaşanan eğilimlerin devamı ve finali olmaya aday görünüyor. Her olayın finalinde olduğu gibi, burada da bazı sürpriz gelişmelere hazırlıklı olmakta fayda var. Genelde iyi ama daha sonraki döneme ilişkin beklentilerin şekillenmeye başlamasıyla zaman zaman kar realizasyonlarının yaşanabileceği, iyimserliğin yanısıra ihtiyatın da elden birakılmaması gereken bir dönem yaşayabiliriz. Bu bağlamda borsadaki beklentileri başka bir yazıda sorgulamaya çalışacağız.
Sonuç: "Önemli olan, hep ölçüdür. Yoksa şampanya bile zehirli olabilir" Goethe
|