|
 |
|
 |
 |
Washington'la askeri diyalogda 'eşit ortağız'
|
|
Türk kamuoyu zina ve Brüksel gelişmelerine odaklanmış haldeyken Ankara'daki Türk-ABD askeri görüşmeleri dikkatten kaçtı. Masaya Kerkük, İran ve PKK yatırıldı.
Kamuoyunun Brüksel ve zina tartışmalarına kilitlendiği saatlerde, Türkiye ve ABD arasındaki son derece önemli askeri temaslar gerçekleşmekteydi. "Yüksek Seviye Savunma Grubu" adı verilen üst düzey danışma mekanizmasında, iki ülkeden askerleri yetkililer düzenli aralıklarla bir araya gelerek ortak strateji ve tehdit değerlendirmesi yapıyor. Bunun alt çalışma grubuna katılmak amacıyla bu hafta Ankara'da bulunan ABD Savunma Müsteşar Yardımcısı Ian Brzezinski de, Genelkurmay İkinci Başkanı İlker Başbuğ ve Genelkurmay'daki muhataplarıyla ABD güçlerinin yeniden yapılandırılmasından tutun, Kerkük ve İran'ın nükleer programına kadar bir çok konuyu ele aldı. 1 Mart ve Süleymaniye olayları gibi gergin anlarda askıya alınan bu mekanizma, yeniden işlerlik kazanmış gözüküyor. Toplantılara katılan üst düzey bir ABD'li yetkili "Türkiye bugün geldiği nokta itibariyle askeri ilişkilerimiz artık 'eşit ortaklık' sayılabilir" diyor, "Türkiye ABD dış politikası açısından daha değerli."
İRAN'DA NÜKLEER TEHLİKE Ön toplantılarda her iki taraf da bölgesel terörizm, Irak'ta istikrarsızlık ve İran'ın nükleer programı konusunda ortak kaygılarını ifade etti. İran'la ilgili kaygıların benzer olması önemli. Kafkaslar konusunda da paralel görüşler var. Buna karşın her ortaklıkta olduğu gibi farklı vurgular da var Türk-Amerikan askeri işbirliğinde. Örneğin Amerikalılar bir süredir İncirlik üssünün "daha esnek" kullanımını, Almanya'daki üslerde bulunun 48 F-16'nın Washington'un yeni global kuvvet dağılımı programı çerçevesinde İncirlik'te konuşlanmasını istiyor. Her ikisi de şu aşamada TSK'nın çok sıcak bakmadığı konular. Ankara ise, Kerkük konusunda kaygılı, Irak'taki PKK varlığından ve Washington'un konuya el atmamış olmasından oldukça rahatsız. Türk yetkililer burada önümüzdeki ay gerçekleşecek sayımın kente Kürt göçü nedeniyle adil olmayacağından şikayetçi. ABD'li yetkili, Kerkük'le ilgili "Yerinden edilen insanların mallarını geri alması konusu her zaman karmaşık. Etnik çatışmayı körükleyebilir. Ama ortada bir süreç var. Adil bir çözüm mümkün" diyor. PKK meselesinde ise "PKK'nın hayatını zorlaştıran" adımların atıldığını söylüyor. TSK cephesinde ise görüş farklı. Ankara her iki cephede de ABD'nin tavrını yeterince hassas bulmuyor. Bu da aslında Türk-Amerikan askeri diyaloğundaki yapısal bir sorundan kaynaklanıyor. Müşterek komuta sistemine göre hareket eden Pentagon'da Türkiye'yle ilişkiler, her NATO ülkesinde olduğu gibi, Avrupa Komutası (EUCOM) üzerinden gidiyor. Soğuk Savaş ve NATO deneyimiyle şekillenen Avrupa Komutası, Türkiye'nin rolü ve hassasiyetlerini iyi biliyor.
CENTCOM TÜRKİYE'YE TEPKİLİ Buna karşılık Türkiye'nin hemen dibindeki Irak'taki ABD güçleri Avrupa Komutası değil CENTCOM'a bağlı. İki komutanlık arasında Türkiye'ye bakış konusunda ayrılıklar var. CENTCOM'a bağlı Irak'ta görev yapan general ve orta seviyeli subayların, 1 Mart tezkeresinden dolayı Ankara'ya tepkili olduğu uzun zamandır dolaşan bir iddia. Örneğin ABD Dışişleri Bakanlığı ve EUCOM, başından beri Kuzey Irak'ta PKK'ya yönelik askeri harekat seçeneğini masaya koymak isterken, operasyonları yapacak taraf olan CENTCOM gönülsüz. Kısacası NATO'nun ikinci büyük ordusu, sınırlarımızın ötesindeki ABD güçleri ile bir "kopukluk" var. Süleymaniye krizi böyle tırmandı.
İRTİBAT YETERSİZ KALIYOR İşte bu yüzden de Türk-Amerikan askeri diyaloğu, kritik konularda CENTCOM'u (ve gerekirse Iraklıları) da kapsayacak şekilde gelişmeli. Halen TSK'nın Bağdat, Musul ve CENTCOM merkez karargahı Florida'da irtibat subayları var. Ama yeterli mi? Kerkük ya da PKK gibi çetrefil ve Türkiye için "hayati" meseleleri tartışırken, Ankara doğrudan arazideki karar vericilere ulaşabilmeli. NATO'nun temel mantığı bu. Peki bunun için nasıl bir mekanizma kurulmalı?
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|