AKP'nin "inandırıcılık" sorunu
Türk Ceza Kanunu'nu, zina maddesi eklemek için değil, zaman kazanıp soğutarak bu maddeyi koymamak için Komisyona çektik..." Bu sözler TCK'nın hazırlanmasında emeği geçen AKP'nin etkin kurmayına ait. Bir diğer sözü ise daha dikkat çekici: "Avrupa Birliği ve iç kamuoyundan bu kadar büyük tepki ile karşılaşacağımızı ön göremedik..." AKP'nin etkin kurmayı bunları söylerken, hükümet ve partiden kamuoyuna yapılan açıklamalar ise bunun ötesinde. TCK'nın komisyona çekilmesinin nedeni iki gündür şu sözlerle dile getiriliyor: "Ceza Muhakemeleri Usulü, Ceza İnfaz ve Bölge İdare Mahkemeleri kanunları ile bir arada çıkarmamız lazım. Yoksa sıkıntı çıkar..." Oysa, TCK'nın Meclis'ten çıkması ve Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilmesi halinde, hemen yürürlüğe girmesi söz konusu değil. TCK tasarısının, 344'üncü maddesi aynen şöyle diyor: "Bu Kanun yayımından bir yıl sonra yürürlüğe girer..." Yani, TCK çıkmış olsa dahi hemen uygulanmayacak. Dolayısıyla diğer yasaların çıkıp uygulamaya konulması için Meclis'in önünde tam bir yıl var... AKP kurmaylarının bir diğer açıklaması da Avrupa Birliği ile ilgili. Açıklamalarına göre, "TCK, AB için koşul değil..." Oysa, Türkiye'nin AB yol haritasını çizdiği Ulusal Programında, "2004 yılı içinde TCK değişikliğinin gerçekleştirilip uygulamaya koyulacağı" sözü belgede duruyor. Daha da ilerisi, haziran ayında yapılan AB ara zirvesinde bizzat Başbakan ve Dışişleri Bakanı, "TCK'daki değişikliği Meclis'i erken toplayıp gerçekleştireceğiz" sözünü vermiş bulunuyor. İtimatsız gözükmek TBMM'nin AKP'li Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger'e dünkü sohbetimizde bunları hatırlattığımızda şöyle diyor: "Beni hayrete düşüren, TCK'nın 346 maddesini diz ile göbek arasına sıkıştırıp bırakmamız ve maalesef haksız bir şekilde itimatsız görüntü veriyor duruma düşmemiz..." Partinin birçok yöneticisi gibi, Dülger de TCK'nın Komisyon'a çekilme nedeni ile ilgili bilgiye sahip değil. Dülger, gelinen noktadaki sıkıntıyı partinin "yönetim metodundaki" yanlışlığa bağlıyor. Şöyle diyor Mehmet Dülger: "AK Parti'nin henüz halledemediği, haklı davasında haksız duruma düşen ve kendini anlatamayan otoriteye dayalı yapısı ve metot sıkıntısı..." Pişmemiş aşure Başkan Dülger, "metot sıkıntısını" da şöyle açıyor: "AK Parti, henüz palet üzerinde duran çeşitli renklerdeki boya gibi. Başbakan ise fırçasında tek rengi tutuyor. Tek renge danışıyor. Demirel gibi yapmıyor. Milletvekillerine danışmak için vakit yaratmıyor, danışmıyor. Nohudu, fasulyesi, inciri ayrı duran pişmemiş aşure gibiyiz. O zaman 'biz neyiz?' diye soruyoruz. CHP'li Kemal Anadol Meclis'te çok doğru söyledi; 'merkez partisi olmak kolay değil' dedi. Her şeyin bir sınırı var. İnatlaşmaya girmek doğru değil. Eğer fikir aykırılığı varsa, o zaman danışarak, diyalog yoluyla, parti içi konsensüs sağlanır. Beni ezerek mutabakat olmaz." Dülger, TCK'nın AB'den müzakere tarihi alınmasına etkisinin ne olacağı konusunda herhangi bir görüş belirtmiyor. Partide ise AB açısından bir sorun yaratacağına inanılmıyor, AB zirvesinden "hayır" yanıtı geleceği kanısı taşınmıyor. Erdoğan'ın önceki günkü çıkışı da bu güvene dayanıyor. Durum böyle olsa da Erdoğan'ın önceki günkü çıkışı ve "zina" konusu AB'deki Türkiye karşıtlarının değirmenine su taşımaya yetiyor. İzleme sonucu askı ANAP Genel Başkanı Nesrin Nas da dün bu duruma işaret ederek şöyle diyor: "Bu gelişmeler gösteriyor ki AB aralık ayında müzakere tarihi verecek. Bununla birlikte, müzakereye başladığı diğer ülkelere yapmadığı gibi bir izleme süreci de başlatacak. İlk izleme sonucunda da üyeliği askıya alacak..." AB'den müzakere tarihi almak yetmiyor. Bir zamanlar Slovenya ve Romanya'nın karşılaştığı sorunlarla burun buruna gelinebileceğini de görmek gerekiyor.
|