Gül: Söylenecek her şey söylendi
Devlet Bakanı Ali Babacan'ın oğlunun önceki gün yapılan sünnet düğününde iki konu konuşuluyor. Birincisi, Türk Ceza Kanunu değişikliği ile zinanın suç kapsamı içine alınması... İkincisi ise Irak'ın Telafer kentinde yaşananlar ve ABD güçlerinin bölgedeki çatışmalara hakim olamamaları. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ikinci konuya odaklanıyor. Irak'ta Türkmenlerin yaşadığı bölgede sivil halka dönük saldırıları ABD'nin bir an önce durdurmasını istediklerini vurguluyor. ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell'a, "Saldırılar durmazsa işbirliğimiz sona erer" yönünde bir cümle söylediğine yönelik haberleri anımsattığımızda şunları söylüyor: "Ne gerekiyorsa her şeyi söyledik..." Gül, "akrabalık bağı bulunan Türkmenlere yönelik saldırıların Türkiye'de yaratabileceği sıkıntıya" dikkat çekiyor. TBMM'nin Türk Ceza Kanunu değişikliği için dünkü olağanüstü açılışı öncesi siyasi parti gruplarında da aynı konular ele alınıyor. Gül, Irak'taki Türk vatandaşlarına yönelik katliamın bir an önce durdurulması çağrısını yineliyor. Ardından şöyle devam ediyor: "Türkiye, uluslararası anlaşmaları, BM kararlarını uygulayan ve Irak ile ilgili hiçbir gizli gündemi olmayan, en önemlisi de fırsatçılık yapmayan önemli bir komşudur..." Gül grup toplantısında konuştuğu dakikalarda, ABD Büyükelçiliği, "işbirliğini sona erdiririz" yönündeki sözleri ile neyi kastettiğinin yanıtını arıyor. TBMM'de Irak İslami Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Muhsin Abdülhamid ve CHP lideri Deniz Baykal ile yaptığı görüşme sonrasında asansörde Gül'le karşılaşıyoruz. İlk sorumuz, "İşbirliğini sona erdiririz" yönündeki sözleri ile neyi kastettiğine yönelik oluyor. Dışişleri Bakanı, Irak'taki gelişmelerin iyiye gitmediğinin altını çiziyor. Partisinin Grup toplantısındaki, "Geçmişte Kürtler zor durumda kaldığında Türkiye nasıl el uzattıysa aynı durumun bugün Türkmenler için de akrabalık bağı çerçevesinde geçerli olacağına" dönük sözünü anımsatıyor. "Grup toplantısında ne söylenmesi gerekiyorsa her şeyi söyledim" diyor, bunun ötesinde bir şey söylemek istemiyor.
Sınırların durumu Daha sonra Dışişleri Bakanlığı üst düzey yetkilileri ile konuşuyoruz. Bakan Gül'ün, Irak İslami Partisi lideri Prof. Dr. Muhsin Abdülhamid ile yaptığı görüşmede de kaygılarını dile getirdiğini belirtiyorlar. Sorunun temelinde, ABD güçlerinin geçmişte Saddam Hüseyin'in yaptığı gibi baskı ve silahla Irak'ta istikrarı sağlayacağını zannetmesi yatıyor. Sivil halkı silahla susturmanın bir aşamaya kadar olabileceğini görmüyor. Daha da ilerisi kuzey ve güneyinde 10 yıl süreyle bulunmalarına rağmen, psikolojik ve sosyolojik olarak Irak halkı ile bütünleşmeyi sağlayamadıkları ortaya çıkıyor. Sınırlar delik deşik bir halde Irak içine terör ihraç edilirken, bunun önüne nasıl geçebileceğinin yöntemini bulamıyor.
Ankara'nın korkusu Telafer'deki gelişmeler sonrasında Ankara'nın kaygısı daha da artıyor. Irak'ta yıl sonunda gerçekleşecek nüfus sayımı ve ardından yapılacak seçimler öncesinde olayların daha da büyüyebileceğini görüyor. Sıkıntı da bu noktada ortaya çıkıyor. Avrupa Birliği'nden müzakere tarihi alacağı 17 Aralık öncesi, Türkiye'yi de önlenemeyen bir şekilde içine çekebilecek gelişmelerin yaşanmasından çekiniyor. PKK/Kongra-Gel konusunda ABD'den beklentiler gerçekleşmezken, şimdi başka sorunlar da baş gösteriyor. Bundan ötesi, son günlerde doğudan gelen şehit tabutlarının sayısı artarken, aşırı milliyetçilerin cenazelerdeki boy gösterisi tekrar öne çıkıyor. Ankara ise 17 Aralık'a kadar geçecek üç aylık süreci bir yol kazasına uğramadan aşmanın formülü ile uğraşıyor.
|