|
|
|
|
Doğuştan gezgin Pelin'in şehirleri
Pelin Batu, bir diplomat kızı olmanın tüm nimetlerinden faydalandı. Sayısız kenti gezen Pelin, İstanbul'daki zenginliği hiçbir yerde görmediğini söylüyor.
Harem Suare', 'Komser Şekspir' ve 'O Şimdi Asker' filmlerinin masum yüzlü güzel kızı Pelin Batu, eski bir diplomat olan babası İnal Batu'nun görevi nedeniyle bir dünya gezgini olarak doğdu. Çocukluğundan itibaren değişik ülkelerde yaşama şansını yakalayan Pelin Batu, yaşadığı metropolleri bu ayki Gezi dergisine anlattı. Zeynep Yosun Akverdi'nin röportajında, en sevdiği şehirleri ve yurt dışında geçirdiği yılları anlatan Pelin Batu, İstanbul'un kalbinde çok ayrı bir yeri olduğunu söyledi.
KIBRIS'TA 5 YILI GEÇTİ * Babanız İnal Batu'nun eski bir diplomat olması nedeniyle çocukluğunuzdan beri geziyorsunuz. Uzak diyarlarda büyümek nasıldı? P. B: Bir yaşımdayken Kıbrıs'a yerleştik. Orda beş yıl yaşadık. Metropollerde yaşamak biz yetişkinlere çok keyifli geliyor ama çocuklar için yeşillik daha önemli. Kıbrıs'ta hayvanlar, ağaçlar ve deniz ile içiçe büyüdüm. Sonra Pakistan'a gittik. İslamabad çok güzel bir kenttir. Çok da heyecan vericidir. Orada 2,5 yıl yaşadık.
* Pakistan'dan döndükten sonra önce Ankara, sonra da New York'ta eğitim aldınız. O yeşil yerlerden sonra büyük kentlerde olmak nasıldı? P. B: Sorarsanız kimse sevmez Ankara'yı. Fiziksel olarak güzel bir kent değil zaten. Çok bürokratik ve renksiz. Ama bana yine de güzel geliyor çünkü orada çok güzel anılarım var. New York ise hem metropol avantajlarını taşıyor hem de yeşil. Canınız yeşil çekerse Central park yanı başınızda. New York'ta 6 yıl kaldım ve çok sevdim. Haftanın 5 günü Metropolitan ya da Gugginheim müzelerine giderdim. New York'ta müzeler benim hayatıma entegre olmuştu.
* Sonra Prag'ta yaşadınız bir süre... P. B: Evet, Prag bence fiziksel olarak dünyanın en güzel kentlerinden biri ama "Orada yaşamak ister misin?" diye sorsanız "Hayır" derim. Ben yaşayacağım kentte başka şeyler ararım. İnsanlara bakarım, kentin bir sıcaklığı olmalı. Bu anlamda en yakın hissettiğim kentler İtalya'da. Günlük hayat sıcacık orada. Mesela Paris'te güzel ama daha turistik olduğundan soğuk gelmişti bana.
KENT DEDİĞİN SICAK OLMALI * Sürekli yurt dışında yaşamak zor gelmiyor mu? P. B: Ben aslında yabancı bir ülkeye uyum sürecini hep çok kolay atlattım. Zaten arkadaşlarımın çoğu yabancı. Ama yurt dışında yabancı olmanın çok zor olduğunu biliyorum. Özellikle Avrupa'da bir Türk durumu var. Ben kendimi ayırım yapılan bir yerde rahat hissetmiyorum.
* En çok nereyi görmek isterdiniz? P. B: Güney Amerika... Şili'den başlayıp, kuzeye doğru 2 ay kadar bir zaman içinde bütün Güney Amerika'yı gezmek isterdim. Kuzey ülkelerine ilgi duyuyorum çünkü sıcaklarla aram hiç iyi değil. En sevdiğim kuzey ülkesi ise İrlanda. Ailem ben doğmadan önce Dublin'de yaşamış. En sevdiğim yazarlar hep İrlandalı. Onların oturduğu kafelerde oturduğumu düşünmek beni çok mutlu ediyor. Aslında ben Türkiye'yi karış karış dolaşmak istiyorum.
* Gittiğiniz kentlerden neler alırsınız? P. B: Hediyelik eşya hiç almıyorum. Özellikle üzerlerinde o kentin adı yazan, bayrağı olan tişört, biblo gibi hediyeler almak anlamsız geliyor. Kentlerin antikacı ve sahaflarını gezer, daha anlamlı objeler bulursam alırım. Eski zamanlarda birine gittiğiniz yerden hediye getirmek daha anlamlıymış. Artık tüm kentler birbirine benzemeye başladı. Özellikle de Avrupa'da durum böyle. Ama, Küba gibi farklı bir sistemin izlerini taşıyan ülkelerde şaşırmak hala mümkün. Ben Küba'ya biraz korkarak gitmiştim. Görmeye alıştığımız görüntüler yok orada. Kendi ruhu var.
* İstanbul sizin için özel olmalı... P. B: Saydığım tüm kentler, metropoller arasında İstanbul bence en zengini, hiç bitmiyor. O kadar farklı doku, renk, sosyal grup biraraya gelmiş ki... New York'ta da farklı kesimler var ama orada herşey oturmuş. Görünce şaşırtmıyor insanı. İstanbul hiç sıkmıyor insanı. Her gün kentin yeni bir yüzünü keşfedebilirsiniz...
|
|
|
|
|
|
|
|
|