| |
Farklı bir genelkurmay başkanı...
Dün SABAH gazetesini elime alıp da manşeti okumaya başlayınca, sevinci ve hüznü aynı anda hissettim. "Tabuları Yıktı" manşeti altında Genelkurmay Başkanı Özkök'ün, "Türkiye sevgisi en çok TSK'da vardır diye bir anlayışa katılmıyorum. TSK da eleştirilebilir" sözleri vardı. Haberi tersten okuyunca, Türkiye'yi yıllarca esir alan "tabu" da açıkça ortaya çıkıyordu: "Türkiye'yi en çok TSK sever. TSK eleştirilemez." Nihayet, gerçeği "tabulardan" daha önemli bulan, klişelerden korkmayan, cesur ve güvenli bir genelkurmay başkanı. Sadece kendi kurumuna değil, bütün ulusuna saygı gösteren bir anlayışa sahip çıkıyordu. Bu, sevincimin nedeniydi. Ama içimde bir de bir ömür bunu anlatmaya çalışmış ve bu nedenle acı çekmiş insanlar için sızlayan bir hüzün vardı.
*** Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün, Türkiye için sadece farklı değil, aynı zamanda büyük bir şans olduğunu da düşünüyorum. Eğer böyle bir genelkurmay başkanı olmasa, AB süreci çok daha zorlu geçerdi. Türkiye çok ağır sorunlar yaşayabilirdi.
*** Türk Silahlı Kuvvetleri de diğer devlet kurumları gibi bir kurum... Burada da çalışanlar devletin memurları... Maaşlarını da Türk halkının vergilerinden alıyorlar... Esas meşguliyet konuları da ülke savunması. Demokrasinin geçerli olduğu rejimlerde olduğu gibi sivil otoriteye itaatkar ve demokrasiye bağlı olmaları gereği var. Bu gerçekleri normal bir ülkede ne söyler, ne de yazarsınız. Ama bizde durum öyle mi? Dün Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin'in, yeni emekli olan iki kuvvet komutanıyla ilgili, AB üyesi bir ülke okurunun asla karşılaşmayacağı satırlarını bir kez de buraya almakta fayda var: "O sıralarda Eruygur'un bazı politikacılarla, emekli generalleri aracı koyarak makamında görüşme yaptığı konuşuluyordu. Yalnız Yalman değil, daha çok Eruygur'un, yalnız Ankara'da değil, İstanbul'da bazı işadamı, siyasetçi, gazeteci ve köşe yazarlarına verdiği akşam yemeklerinde siyasi projeler ortaya koyduğu biliniyordu. Bu toplantılarda Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün AKP hükümetine gerekli direnişi göstermediği gerekçesiyle eleştirildiği, Özkök'ün kulağına da muhtemelen gidiyordu."
*** Radikal Gazetesi Genel Yayın Müdürü İsmet Berkan'ın yazısı da Türkiye'deki çok ciddi bir çarpıklığı ortaya koyuyordu: "Özellikle bu iki komutanın Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde oynadıkları ya da oynamadıkları roller, Cumhuriyet tarihinin en kritik dönemeci kabul edilmesi gereken Avrupa Birliği üyeliği yolundaki Kıbrıs meselesi için yaptıkları ya da yapmadıkları şeyler hep tarih tarafından değerlendirilecek. Bu iki komutan, görev yaptıkları son iki yıl boyunca ama özellikle on sekiz aydır pek çok tartışmanın odağında yer aldılar, onların arkasında pek çok perde arkası 'bilgisi' biz gazetecilere geldi, pek çok dedikodu yapıldı. Ve elbette bunların pek azı yazıldı."
*** Türkiye'deki rejimin ne olup olmadığını bu satırlar herkese anlatıyor. Siyaset ile iç içe girmiş kuvvet komutanlarını eleyemeyen bir sistem, bunların basında sözcülüğünü yapan bir medya zihniyeti... Şimdi Türkiye belki de ilk kez demokrasinin kurallarını işselleştirmiş bir genelkurmay başkanı ile karşılaşıyor. Bunlar daha önce söylenebilmiş olsa Türkiye muhtemelen Birleşmiş Milletler Yaşam Kalitesi Endeksi'nde 173 ülke arasında seksen sekizinci olmaz, askeri yetkililer de demokrasinin "ilke ve prensiplerinden" başkasını telaffuz etmezdi... Yaşamış olduklarımız için hüzünlensek de şu anda yaşadığımız gelişmeye sevinebilmek de önemli. İlk kez kendi mesleğini siyasetten daha fazla sevip önemseyen, Türk ordusuna çağın teknolojisini ve anlayışını yerleştirmeye uğraşan, askerliği ciddiye alan bir genelkurmay başkanına sahip olmanın sevinci, geçmişin hüznünü yok etmese de epey bastırıyor.
|