Kahve isyankârdır...
Artık içinde filozofların büyük bir tutkuyla hakikati aradığı şehirler yok. Sadece filozofların hakikat tutkusu ile devinen, onun dışında sonsuz bir dinginliği ya- şayan şehirler insan yaşamına damga vurmayalı çok oluyor. Gerçeğe karşı saldırgan, düşünceye karşı hoyrat ve cesareti sürgüne göndermiş yaşamların şehirleri var yeryüzünün her yerinde. Ama insanı insan yapan şeyler bu şehirlerde de direniyor kuşkusuz. 'İnsanın bu dünyada kendini ev sahibi hissetmesinde ahlaki bir problem vardır' filozofun söylemek istediği, belki de, hakikatin zaten sürgün hayatı yaşamaktan başka çaresi olmadığıdır. O nedenle hakikati aramaya ve gerçeğe saygıya göre örgütlenmemiş şehirlerin istilası altında olsa da dünya, fark etmez, bir şekilde tutunur insan hayatına yüksek değerler... Düşünce, cesaret, gerçeği arama duygusu, aşk ve güçsüzlerle dayanışma, Andre Gide'in'insanın biricikliği' dediği şeyin içini dolduran şeyler. Bunlar yoksa, insanın 'biricikliği' diye bir şey de yok...
Metropol hayatının içinde, insanın soluklanması ve kendini değerli kılan şeylere saldıran olgulardan uzaklaşarak, hayat karşısında yeni duruşlar üretmesi zorluklarla dolu. Gerçeğin propaganda tekniklerinin gölgesi altında kaybolduğu, cesaretin yeterince hesap bilmemekle damgalandığı, düşüncenin sürgüne gönderildiği, aşkın metalaştırıldığı ve güçsüzlerle dayanışmanın bir yük sayıldığı bu dünyada, insanın kendini biricik kılan yanlarını korumak için çok daha fazla gayret sarf etmesi gerekiyor... Ve çoğu kez de bir 'an' olarak nitelenebilecek kısa zaman diliminde, kıldan ince kılıçtan keskin bir titizlikle karar vermesi kaçınılmaz. İşte o 'karar anları'nın resmedildiği film sahnelerinin, romanların ve fotoğrafların vazgeçilmez bir konuğu vardır: Kahve... Gösterişiz bir fincan içinde, kokusu ve dumanı görkeminin küçük bir habercisi olan sıcak bir kahve. O 'karar anı'nın şaşmaz yol göstericisi, 'pusula'sı ya da 'şahit'i gibi oradadır ve günlük hayatımızın içindedir. Shakespeare'in oyunlarındaki 'deux ex machina' ('durumu iyiye çeviren unsur') gibidir. Dünyanın bilinen çelişkilerinin yanı sıra yeterince bilinmeyen ve perde gerisinde duran unsurlar vardır. Bunların en hoşlarından biri 'kahve' ve 'çay' arasındaki çelişkidir. Kuşkusuz kahve içenler çay içmiyor değiller, çay içenler de kahvenin tadına bakıyorlar. Ama yine de yeryüzünde 'kahve içenler' ve 'çay içenler' gibi iki ayrı kesim var. Kahveyi önceleyenler veya çayı önceleyenler diye de ele alınabilir bu, ama böyle bir şey var ve gerçek. Ben birinci grupta yer alıyorum... Hayat günlerin toplamı ve her gün, aslında o günün çeşitli basamaklarına ve dönemeçlerine eşlik eden 'kahve anları' ile ilerliyor. Ve o 'kahve anları' genelde, bir şeylerin bizi yerimizden geriletmeye çalıştığı zamanlarda yeni hamleler yapmaya, görüşümüzün bulanıklaştırılmasına karşı dingin bir görüş açısı sunmaya ve şu ya da bu şekilde duruşumuzu flulaştırmayı amaçlayan gelişmelere karşı doğruyu arayan yanlarımızı keskinleştirmeye karşılık geliyor... Romanlarda, hikayelerde, resimlerde, fotoğraflarda ve filmlerde hakikati arama duygusu, aşk ve güçsüzlerin safında yer alma cesareti, kahvenin devrimci tadını ve isyankar kokusunu taşır...
Kahve için çalışan işçilerin öyküsü ise bir başka yüzüdür insanlığın. Bütün isyankarlığına rağmen, artık büyük kurumların ve zincirlerin yön vermek istediği 'kahve kültürünün ruhu', o kahve işçilerinin hikayelerinde saklıdır. Kahvenin her içişimizde dimağımıza kadar işleyen o tadı, aslında ruhundan güç alır. Ve o kahveyi yeryüzünün en güçsüz olanları içinde yer alanlardan bazıları yetiştirirler... Aynı o şarkıdaki gibi, 'fabrikada tütün sarar, sanki kendi içer gibi...' Ne zaman, kahvenin arkasındaki emek ve hüzün aklıma gelse, bu şarkı düşer dimağıma... Kurumsal zincirlerin kar yağmasına ve çıkar kavgasına giderek daha çok konu olan kahvenin arkasındaki emek ve hüzün, 'öteki yeryüzü'nün hikayesidir. Şarkıdaki 'fabrikada tütün sarar, sanki kendi içer gibi' sözünün devamı sanırım şöyleydi: 'Oturmuş da hayal kurar, bütün insanlar gibi...' İşte o hayallerle çıkar grupları kahve cephesinde çarpışıyor kıyasıya. Kahvenin ruhu direniyor hala... Yukarıdaki çatışmanın yanında hoş ve masum kalan 'kahve' ve 'çay' çatışması ise hayatın tatlarından biri. Bu çatışmaya dair söyleyeceklerim ise, safını kahve safı olarak belirlemiş biri için tek cümle: Kahve, 'tutku ve isyandır', çay ise 'alışkanlık...'
|