|
|
Allah ne yapsın?
SABAH'ın dünkü manşetindeki fotoğrafı gördünüz mü?.. O fotoğrafı çekebilmek ne denli büyük bir gazetecilik başarısıysa, İstanbul'un sel karşısındaki durumu da o denli facia.. İstanbul faciasının fotoğrafları 17 Ağustos'taki gazetede de yayınlanıyor.. 5 yıl önceki büyük facianın yıldönümünde.. Said Köşk'un bir öyküsü var onu anlatayım isterseniz sizlere: "Günlerdir aralıksız yağan yağmurlar, nehrin yatağından taşmasına ve civardaki evleri içine almasına neden olmuştu.. Su seviyesi gitgide yükselirken, bir adam oradan uzaklaşmak için hiçbir gayret içinde görünmüyordu.. Komşuları buldukları bir kayığın içinde bir taraftan kürek çekerken, bir taraftan da ona sesleniyorlardı.. - Gel sen de bin!.. Su giderek yükseliyor!.. Adam, ellerini göğsüne kavuşturmuş halde cevap veriyordu: - Hayır beni Allah kurtaracak!.. Nehir suyu karış karış karış yükseliyordu.. Bir süre sonra motorlu bir tekne adamın mahsur kaldığı eve yaklaştı ve teknedekiler seslendiler: - Tekneye atla, seni yüksek bir yere götürelim!.. Ama adamın cevabı aynı oluyordu: - Hayır beni Allah kurtaracak!.. Su evin damına doğru yükseliyordu.. Damda oturan adam hala hiçbir harekette bulunmadan bekliyordu.. Sular ayakkabılarının içine kadar giriyordu.. O sırada gökyüzünde dolanan bir helikopter gördü.. İçinden bir megafonla ona seslendiler.. - Uzattığımız ipe tutun, seni yukarı çekelim!.. Adam onlara da malum cevabı verdi.. - Hayır beni Allah kurtaracak Nehir yükseldikçe yükseldi ve evle birlikte adamı da içine çekti.. Adam boğuldu.. Şimdi Allah'ın huzurundaydı.. Hayal kırıklığına uğramıştı.. "Allah'ım neden beni kurtarmadın" diye sızlandı.. Allah cevap verdi: "Ey kulum, benden daha başka ne bekliyordun ki. Seni kurtarmak için, bir kayık, bir motorlu tekne ve bir de helikopter gönderdim.." Said Köşk'ün anlattığı bu adam, aklını, zekasını, emeğini ve teknolojisini kullanmayan ve bütün faciaları 17 Ağustos'larda kapıdan buyur eden Türkiye olmasın sakın..
|