Tarım Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Haşim Öğüt, 15 Eylül'deki DTÖ müzakerelerini, zorlu bir satranç oyununa benzetti. Öğüt, "En çok da hayvancılığı savunmalıyız" dedi.
Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ), Tarım Çerçeve Kararı ile tarım ürünleri ticareti ve destekleme tedbirlerini yeniden belirleyen kurallar koyması, tarım ülkesi Türkiye için kritik önem taşıyor. Üretici kesimler, Türkiye'nin tarımda güçlü politikalalar belirleyemezse yeni dönemde ithalatçı ülke olması endişesini taşırken, Tarım Bakanlığı, 15 Eylül tarihindeki müzakereye hazırlanıyor. Tarım Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Haşim Öğüt, çerçeve anlaşmasının hassas noktaları ve Türkiye'nin yapması gerekenler konusunda sorularımızı yanıtladı...
* DTÖ'nün Tarım Çerçeve kararı ne ifade ediyor? Kabul edilen çerçeve, uluslararası ticaretin daha fazla serbestleştirilmesi için temel bir yapıyı oluşturuyor. Nedir bunlar? Serbest ticareti bozucu nitelikteki tarımsal desteklemelerin azaltılması, ticarette haksız rekabete neden olan ihracat teşviklerinin kaldırılması. Biz bakanlık olarak 2006-2010 yıllarını kapsayan tarımsal politika belgesi hazırladık. Onu hazırlarken DTÖ'deki muhtemel gelişmeleri de dikkate aldık. Türkiye'de tarım ürünleri pazarına müdahaleyi 2000 yılında zaten durdurduk. Bunu strateji paketine yansıttık. DTÖ görüşmelerinden çıkan çerçeve metin, bundan sonraki sürecin esaslarını ortaya koyan bir belge. Bu belge müzakerelerde kolaylık sağlayacak.
* Türkiye için tehditler neler? İç desteklerle ilgili üç ayrı kapsam var. Kırmızı kutu, mavi kutu ve yeşil kutu olarak değerlendiriliyor. Şimdi kırmızı kutu, ürünün pazar fiyatının devlet müdahaleleriyle belirleme konusunu yasaklayan tedbirleri içeriyor. Biz arz açığı çektiğimiz ürünlerde çiftçiye prim veriyoruz. Nedir bu ürünler? Pamuk, ayçiçeği, kanola, zeytinyağı ve bu yıl dahil ettiğimiz mısır. Bu ürünlerdeki destekleme tedbirlerimiz ekonomik değer olarak önemsiz. Bir de Toprak Mahsulleri Ofisi'nin alımları var ki, artık daha cüz'i miktarda. Bütün bunlar hesaplandığında bugünkü koşullarda bizi korkutacak bir durum yok. Ancak ülkelerin ürün bazında verdikleri bu tür destekler o ürünün üretim değerinin yüzde 10'undan fazlaysa indirim sözkonusu olacak. Biz şimdiye kadar bir indirim taahhüdünde bulunmadık, çünkü hep yüzde 10'un altındaydı. Ancak gelişmiş ülkeler için bu oranların yüzde 5 ya da 7'ye indirilmesini istiyor. İşte bizim Eylül 15'teki müzakerelerde diğer ülkelerle birlikte vereceğimiz mücadelede buna karşı çıkmamız gerek. Yüzde 5'e inerse, prim destekleri tehlikeye girer. Özel ürünlerimizin hakkını savunacağız * Türkiye müzakerelere nasıl hazırlanıyor? Bizdeki tarımsal desteklerin çoğu yeşil ve mavi kutu kapsamında, yani sorun yok. Cenevre'de oyunun kuralları kondu, bundan sonra oyun oynanacak. Biz o oyuna hazırlanıyoruz. Çok iyi hazırlık yapmalıyız. Bakanlık bünyesinde bir ekip kurduk. Her hafta çalışma grubu uzmanlar düzeyinde toplanacak. Sivil toplum kuruluşları ve akademik çevreler de toplantılara katılacak. Biz asgari destek istisnasının yüzde 10'un altına çekilmemesi konusunda çaba sarfedeceğiz. Gümrük vergileriyle ilgili tavizler belirlenirken de özel ürünlerimizin korunmasını isteyeceğiz. Bir yandan gümrük duvarlarını indir, diğer yandan gelişmiş ülkelerin ihracat desteklerini sürdür, böyle dünya ticareti olmaz.
Türkiye iki konuda mücadele verecek Yüzde 10 oranı inmesin Çiftçiye verilen prim oranı, üretim değerinin yüzde 10'unu geçerse primde indirim sözkonusu. Gelişmiş ülkeler, bu oranın yüzde 5-7'ye indirilmesini istiyor. Türkiye pamuk, ayçiçeği, kanola, zeytinyağı ve mısıra prim veriyor. Oran yüzde 5'e inerse prim tehlikeye düşüyor.
Özel ürünler korunsun Türkiye, gümrük tarifelerinin daha düşük oranda ineceği hassas ve özel ürünlere çok önem veriyor. 15 Eylül'de başlayacak müzakerelerde özellikle az gelişmiş Doğu Anadolu için önem taşıyan hayvancılık ve besin değeri açısından değeri olan buğday ile ilgili gümrük tarifelerin daha düşük oranda inmesi talep edilecek.