|
|
|
|
Uçmuş bu kadın denilen Alev Alatlı: Uçabilmek insan üstü bir nokta!
* Bu kitabınız diğerlerine oranla daha mı çok şoke etti okuyucularınızı? Sanmıyorum. 'Valla, kurda yedirdin beni!'den daha sarsıcı olmasa gerek, ya da 'Viva la Muerte'den, hele de 'Kabus'tan! Ancak, Rusya'yı hiç tanımadığımız için şaşırmış olabilirler. Doğrusu, ben de az şaşırmadım öğrenme sürecinde!
* Biliyorum tercih meselesi ve gün 24 saat çalışmak gerek ama markete bile gitmiyor oluşunuz, tüm işlerinizi internetten hallediyor olmanız, insanlardan uzak kalma isteği olarak yorumlanabilir mi? Benim, deyiş yerindeyse, malzemem 'insanlar' efendim. Malzememden uzak kalırsam üretmem mümkün değil. Ne ki, gün 24 saat ve yazmak örgü örmeye benzer. Ya başına oturup ilmekleri art arda atacaksınız ya da bırakıp gideceksiniz ve örmeye başladığınız kazak hiç bitmeyecek. Akan zamanı iyi değerlendirmeye çalışıyorum, hepsi bu. Size bir sır vereyim mi? Deterjanların durduğu rafı ben temaşa etmesem de oluyor!
* Bir röportajınızda "Hedefim okura zevk vermek değil, ilgi alanlarım çağdaş ve akranlarımın ilgi alanlarıyla örtüşüyorsa ne mutlu bana" diyorsunuz. Peki ya aydınlanmaya çalışanlar, onların elinden kim tutacak? Diyesim; diliniz, üslubunuz bazılarına ağır geliyor ve anlamakta zorlanıyor... Anlamak için gayret sarf ediyor -ki bu çok yıpratıcı bir durum haline gelerek- sonunda 'bana ne ya'cılağa varıyor... Şimdi bakın, fizik öğrenmek istiyorsanız, bunu dört işlem aritmetik bilgisiyle yapamazsınız. Hiç değilse cebir bilmeniz gerekir. Cebir öğrenmeye niyetiniz yoksa, 'bana ne ya!' diyorsanız, ki elbette kendi bileceğiniz iştir, o zaman da fizik öğrenmeye soyunmayacaksınız. Edebiyatta mesele, üslubun ağırlığı değil, okurun kelime dağarcığı meselesidir ki, onu da kişinin kendisi çözecek. Olmadı bir sözlük edinecek. Bana gelince, emeğimi emeğiyle karşılamasını bilen, yobaz olmayan çağdaşlarım için yazmayı tercih ediyorum. Sizin deyişiniz 'aydınlanmaya çalışanlar' da kendilerini 'yıpratmayan' yazarlara yönelecekler. Çoğulcu demokrasi biraz da böyle işlemez mi?
* Sizin için 'Uçmuş bu kadın' diyenler var. Hakikaten 'uçtunuz' mu diye sorabilir miyim? Uçabilmiş, uçmuş olmak, bir yazar için müthiş bir iltifattır! İnsan-üstü bir noktadır ki, sürüden ayrılmamak için direnen bir toplumun mensubu için olağanüstü bir beceri olsa gerekir! Ha, tabii, 'uçmuş' sözcüğünü 'aklını kaçırmış' anlamında da kullanıyor olabilirler. Eğer öyleyse kadim bir deyişle cevap vereyim, "Edebini edepsizden satın al" derler. Ben de öyle yaparım.
* Kitabınızda diyorsunuz ya 'Dünya umurunda olmayan yazar, neden yazar?' Bakın, bunu anlamış değilim. Kendi zevki için desem, olmuyor. Zevki için yazan, başkaları da okusun diye çırpınmaz gibi geliyor bana. Yazıp çekmeceye atmak gibi bir seçenek de var.
F. BELGİN ÇOBAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|