Oynayın ama...
Bir ülkeyi yönetmeye talipsiniz.. Deniz kenarında dolaşrken bir lamba buldunuz. Lambanın içinden bir cin çıktı ve size sordu: "Dile benden 3 şey. Hemen yerine getireyim." Herhalde ekonominin sürekli pozitif değerlerle ilerlemesini isterdiniz.. Herhalde medyaya hükmetmek isterdiniz.. Ve herhalde dünyanın en sihirli "oyun"u futbolu kontrol etmek isterdiniz..
*** Fransa'dan Almanya'ya, İtalya'dan İngiltere'ye, İspanya'dan Portekiz'e, Yunanistan'dan Türkiye'ye diller, dinler, ırklar değişebilir ama Avrupa kıtasında bir ülkeyi yönetebilmek için bu 3 temel unsur çok fazla değişmez.. Ekonomi olmazsa olmaz.. Medya olmazsa olmaz.. Ya futbol? Avrupa kıtası için futbolun büyüsünün ne olduğunu 6 yıl önce Fransa'da gördüm.. 2 yıl önce Türkiye'de hep birlikte yaşadık. 15 gün önce Yunanistan'da olanları hepimiz seyrettik. Futbol silahını akıllı kullanan bir iktidarın halkla bütünlüşmesi kolaylaşr.. Milli Takımınız iyiyse ülkenin morali yükselir. Liginiz çekişmeliyse sorunlarınız küçülür, daha kolay çözülür. Bütün bu saptamalar falanca ülke ya da filanca partiyle ilgili değil.. Berlusconi'nin İtalya'sı, Chirac'ın Fransa'sı, ya da Schröder'in Almanya'sı için aynı bakış açısı geçerli.. Türkiye için de durum böyle.. Futbol silahını etkili kullanırsanız toplumla daha iyi diyalog kurar, diğer alanlarda başarılı olmak için daha fazla kredi kazanırsınız. Bütün bunlara bir itirazımız yok.. 70'lerin solcu düşüncesi, "Futbol toplumsal bir afyondur" iddiası da çürümüş durumda.. Futbol artık, turizm gibi, ekonomi gibi, eğitim gibi, sağlık gibi dev bir sektör.. Medyasıyla, turizmiyle, taraftar ürünleriyle, futbolcularıyla, kısacası her yönüyle yüzmilyarlarca dolarlık dev bir sektör.. Gelelim Türkiye'ye.. Aylardır futbol federasyonu seçimleri, naklen yayın ihaleleriyle ilgili kaosu yazıyoruz, konuşuyoruz. Sizler de okuyor, dinliyorsunuz.. Aslında ortada kaos ya da kriz yok.. Tam bir skandal var.. Her yönüyle içiçe geçmiş, içinden çıkılması neredeyse imkansız hale gelmiş bir durum var.. Bu tabloyu yaratan da bu ülkenin sistemi.. Daha doğrusu sistemsizliği.. UEFA'nın net bir tavrı var: Aynı kuruluşun iki takımı aynı ligde oynayamaz. Ama Türkiye'de oynar.. Dünyanın hiçbir yerinde devletin belediyesi takım kurup diğer takımlarla rekabet etmez. Ama Türkiye'de eder. Hiçbir uygar toplumda devlet bir futbol takımına el koyup onu yönetmeye kalkmaz. Ama Türkiye'de kalkar. Dünyanın her yerinde ligler başlamadan 25 gün önce Federasyon Başkanı, MHK Başkanı, ligde görev alacak hakemler, uygulanacak kurallar bellidir. Ama Türkiye'de belli olmayabilir.
*** Bizim endişemiz basit aslında. Avrupa'nın en genç nüfusuna sahip Türkiye'nin uzun yıllar emek verilerek yaratılmış futbol değerinin yok edilmeye başlanmış olmasını görmek bizi üzen.. Futbolu kullanın.. Futbolu kontrol edin.. Ama futbolu öldürmeyin.. Organizatör olun, ama sahaya girip oynamaya kalkmayın.. Başkan adaylarına liste verin, ama kulüplerden elinizi çekin.. Futbol'la oynayın, ama futbolu öldürmeyin..
|