|
|
|
|
Modayı sarsan tasarımcı
Temalı defileleri düzenleyen ilk modacı olan, sürrealizmi modaya sokmaya çalışan Elsa Schiaparelli'nin tasarımları ve hayatıyla ilgili belgeler Paris Moda Müzesi'nde sergileniyor.
Her ne kadar bugünden otuzlu yıllara dürbünle bakıldığında kolay gibi görünse de, modanın hiçbir konsepti olmadığı, sadece ve sadece zengin kadınları güzelleştirmek anlamına geldiği bir dönemde, Elsa'nın yaptıkları çok cesurdu. İlk kez temalı defileler düzenleyen, Picasso ve Dali gibi isimlerle sürrealizmi modaya nasıl sokabileceğini tartışan Elsa Schiaparelli, modayı o sterilize halinden çıkartmaya kararlıydı. Böcekleri zincirlere dizip kolyeler, pirzolalardan şapkalar yapmak, eldivenlere tırnak motifleri işlemek, Salvador Dali'ye tuhaf desenler çizdirip, sonra da bunları o dönemin kokoş barones ve markizlerine moda diye sunmak risk almak demekti. Modayı, sadece bir davetten öbürüne koşturan kadınlar yerine çalışan, spor yapan ve aktif bir kadının hayatına göre düzenleyerek moda kurbanlarıyla dalga geçmek kaybetmeyi göze almak demekti.
ÜNLÜLERİ GİYDİRDİ Sadece Man Ray ve Cecil Beaton gibi fotoğraf sanatının dahileriyle çalışan tasarımcı, haute couture kavramını da değiştirmişti. Bir yandan Giacometti ve Aragon gibi büyük beyinlerle dünyanın halini tartışan Elsa, bir yandan da, Marlene Dietrich ve Katharine Hepburn gibi muhteşem kadınlara takım elbiseler giydirerek unutulmaz bir Hollywood stili yaratıyordu. O güne kadar hiçbir modacının aklına gelmeyen farklı yaklaşımıyla, o dönemin diğer tasarımcısı Coco Chanel'i kızdıran Elsa'nın tasarladığı iki yüz parça ve hayatıyla ilgili belgeler Paris Moda Müzesinde sergilendiğinden beri, Fransız basını bu küçük kadına sayfalarca yer ayırdı, Yves Saint Laurent, John Galliano ve JP Gaultier kendisinden ne kadar çok etkilendiklerini açıkladılar. Pierre Cardin ve Hubert de Givenchy gibi devlerin modayı Elsa'ya asistanlık yaparak öğrendikleri hatırlandı, onun etkisinin çağdaş modayı nasıl değiştirdiği gözden geçirildi. Ben de herkes gibi Elsa'nın ne kadar avant-garde olduğunu, haute couture parçalardaki el işçiliğinin rafineliğini, geometrik kesimlerini görüp bayıldım. Ama bu demir lady görünümlü küçük kadının elbiselerinden çok şahsiyetine taktım kafayı. Çünkü kocasının kendisini İsadora Duncan için terk ettiğini, arkadaşlarının arasında yukarıda saydığım isimlerin dışında Cocteau ve Duchamp'ın bulunduğunu öğrendim. "Çirkin güzelliği" sevmesine, koleksiyonlarına "schocking" ya da "stop and listen!" gibi isimler verişine şaşırdım. İnanılmaz cesur defileler, dönemin en büyük entelektüellerinin katıldığı partiler düzenleyerek Newsweek'e kapak olduğunu fark ettim. İki dünya savaşı araşında moda gezegenine bir göktaşı gibi düştüğünü ve bir terziden çok bir düşünce kadını olduğunu anladım. Galiba bu makale, serginin girişinde yazan, Elsa'nın moda hakkındaki emirleriyle bitmeli: 1. Kendini tanı. 2. Renk körü olma. 3. Elbiselerini seçerken yanında asla bir kadın olmasın. 4. Az şey al ama ucuz şey alma. 5. Elbiseyi vücuduna uydurma, ona vüucudunu uydur. 6. Bildiğin yerden alışveriş yap. 7. Ve en önemlisi terzi faturalarını zamanında öde...
Sedef Ecer
|
|
|
|
|
|
|
|
|