Bir şey yapmalı bir şey yapmalı...
Çocukluğumun uzun, upuzun, geçmeyecekmiş, hiç büyümeyecekmişim gibi gelen yıllarında, yaz mevsimlerinin neredeyse büyülü olduğuna inanırdım. Yani derdim ki; kötülükler bu havada, buralarda duramaz, barınamaz. Güneş bu kadar sıcak ve parlakken, şiirlerce, romanlarca anlatılası yaz her yerimizi kaplamışken, kimse ölmez, kaza olmaz, insanlar ağlamaz, hatta mutsuz bile olunmaz, ne mümkün... Kendimi şair sanmalarım, okumaya, yazmaya, düşünmeye, sormaya meraklanmalarımda hep o geçmiş muhteşem yazların çok emeği vardır.
Ama insan hep çocuk kalamıyor sevgili okurlar... İçindeki çocuk da ne derseniz deyin ama büyüyor işte... Şimdi yine bakıyorum, güneşe, denize, yaza, berrak havaya bir an, yalnızca bir an hayat kusursuz diyesim geliyor. "Hadi be, bir an olsun söylerim, içim rahatlar" düşüncesine kapılmak istiyorum, olmuyor. Büyüdükten sonra yazlara da mı kötülük bulaştı, yoksa ben mi yeni farkediyorum karıştırdım vallahi...
İki gün evvel, tapılası bir yaz sabahına erkenden gözlerimi açtım. Hava sıcak ama bayıltmıyor, hafif esintiyle de şenleniyor. Birazdan can arkadaşım gelecek, kahvaltı yapacağız. Bu durumda adres kesin balkon olmalı, diyorum. Başlıyorum hazırlığa. Çayı demlemişim, Allah ne verdiyse sofrayı hazırlamışım, bir özen bir özen. Rejime ara vereceğiz, dedikodu yapacağız, kısaca rutinden çalacağız. Buraya kadar her şey sizce de harika değil mi?
Önemli olan bundan sonrası. Kapımın çalınmasının ardından, arkadaşımı önce şaşkın, az sonra da gözyaşları içinde bulmam bir oluyor. "Ne oldu, hayırdır?", "Bakkala girdim, çıktım, cüzdanımı toparlarken biri çantamı kaptı, koşarak kendisini bekleyen arabaya bindiği gibi gitti. İyi ki cüzdanımı çantama henüz koymamıştım, yoksa kimlikler, kredi kartları da gidecekti." "Peki zarar nedir" diyorum. Acı yanıt geliyor. "Maaşımın tamamı, işin kötüsü bugün ödemelerim vardı, yeni cep telefonum da cabası..." Sevgili arkadaşım zarar dökümünü bitiriyor ve ekliyor: "Buna da şükür yerlerde sürüklemediler, canıma kastetmediler". Ne hallere geldik görüyorsunuz. Saat sabahın 10'u, işlek bir sokak, sokakları mesken tutan suçlular... Oradan geçenlerin başına ne geleceği ise meçhul. Artık soyulurlar mı, dövülürler mi, öldürülürler mi, belli değil...
Cancağızımla beraber rutinden çalalım derken, varlıkları rutin haline gelen ahlaksızlar hayatından çalmışlar... Bir büyülü yaz sabahının taa içine, varlıklarıyla kötülük salmışlar. Kendilerinden geriye de korku ve acı bırakmışlar.
Etkililer, yetkililer, yaşayanlar, okuyanlar, yazanlar, düşünenler hep beraber bir şey yapmazsak kadınlar, bırakın çantalarıyla, kendileriyle bile sokaklarda dolaşamaz hale gelecekler. Hadi ama, bu rezaletleri kanıksamayalım, artık dur diyelim...
|