kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Euro 2004
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Celik @ SABAH
 

Hep aynı hastalık

İnsanın gücü ele geçirdiği zaman ilk refleksi başkalarının üzerinde tahakküm kurmak oluyor.
İlkel insandan bugüne kadar bu reflekste hiç değişiklik olmadı. Güce dayalı tarih yaratma çabasının temposu hiç düşmedi.
Bunun yarattığı tarihsellik ise çok ağır bedelleri ödetti insanlığa.
En kötüsü ise tahakküm kurma çabasının bir rejim ve sistem haline dönüşmesidir. Totaliter rejimler ve diktatörlükler bunun tipik örnekleridir.
Bulaşıcı bir hastalık gibi çeşitli bahaneler üreterek ayakta kalmayı başardı bu rejimler.
Doğu Avrupa'daki rejimlerin totaliterliğinin bahanesi belliydi. Kapitalist dünyanın kötülüklerinden insanlarını korumak için duvarların arkasına saklanıyorlardı. İnsanları özgürlükten, hukuktan ve demokrasiden mahrum etmenin her türlü yolunu kullanıyorlardı.
Balkanlar'da ise Kilise destekli milliyetçilik totaliter rejimlerin bahanesini oluşturdu. Sovyet Bloku altında baskılanmış etnik ve dini fanatizm tüm hırçınlığıyla ortaya çıktı. Bu da diktatörler için bulunmaz fırsatlar yarattı.
Şimdi bu diktatörlerden geriye bir şey kalmadı...
Bu bölgeler demokrasi ve hukukla dolaylı da olsa hızla tanışıyor. Özgürlüklerin artmasına bağlı olarak kalkınma da hızlanıyor.
Bu tablonun çarpıcılığına rağmen, dünyanın çeşitli yerlerinde, çeşitli bahanelerle diktatörlükler sürüyor.
Orta Asya'da daha şeffaf bir düzene geçmesi için çağrı yapılan rejimler, önce Sovyet sonrası istikrarsızlıkları gerekçe haline getiriyorlar.
Sovyet blokunun yıkılmasından sonra ortaya çıkan istikrarsızlık ortamının ardından bölgede hızlı bir demokratikleşmenin ortaya çıkmasının kaosu artıracağını dillendiriyordu bu bölgedeki liderler.
Bunun ardından da, halklarını tarihin dışında yaşatan bazı diktatörler, daha çok baskı ile halklarının çıkarını koruma arasında bir paralellik kuran ilkel siyasi denklemler ürettiler.
Batı'nın bu bölgelere sadece çıkar açısından bakması, değerlere dayalı olarak insanlığın ortak geleceği perspektifinden uzak bir yaklaşım sergilemesi, diktatörlüklerin dış gıdasını temin etti.
Şimdi bu rejimler Afganistan'ı ileri sürüyorlar. Afganistan'da istikrar sağlanmadan bölgede demokratikleşmenin hızlanmasının istikrarsızlık yaratacağını söylüyorlar. Bulaşıcı hastalık yoluna devam ediyor...
Benzer bir tablo en çok Ortadoğu için geçerli oldu.
Ortadoğu'da demokrasi, hukuk ve özgürlüklerden yoksun rejimlerin meşrulaşma gerekçesi, Filistin meselesi oldu.
Rejimleri iyileştirmek için yapılması gereken her şey, Filistin meselesinin arkasına saklanılarak bilinmeyen bir tarihe ötelendi.
Kadın hakları, temel hak ve özgürlükler, laiklik ve hukukun üstünlüğü konusunda tarihin gerisine düşen her uygulama, Filistin meselesi öne sürülerek örtbas edildi.
Bu kapalı sistem ideolojisi çok uzun yıllar işledi ve bugüne gelindi.
Bugünden sonra ise totaliterizm artık meşruiyet üretemiyor.
Diktatörlükler tarihsel ve siyasal meşruiyetlerini kaybettiler.
Buna meşruiyet aktaracak tek şey, Batı'nın çifte standart uygulaması ve kendi değer alanı dışındaki coğrafyalara sadece çıkar açısından yaklaşmasıdır.
Gücün tahakküm kurma geleneği, iktidarın hukukla sınırlandırılması ve özgürlük misyonuyla donatılması sayesinde ciddi bir kırılmaya uğratıldı geçen yüzyılda.
Bu yüzyıl, gücün mizyonunu özgürlük yapmak bakımından tarihin en dinamik fırsatlarını sunuyor. Yeter ki, insanlığın o en eski hastalığı karşısında kararlı davranılsın...
Bunun için Batı'nın yapması gerekenler, gelecek yazıya...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Büyük acıya karşı insanlık borcu...   / 25-07-2004
 Hangi Avrupa?   / 23-07-2004
 Hep aynı hastalık   / 09-07-2004
 Grinin yüzleri...   / 07-07-2004
 Sol siyasetin dünyalılık problemi   / 05-07-2004
 Değişimci istikrar   / 02-07-2004
 Bir güvenlik stratejisi olarak laik değerler   / 30-06-2004
 Güvenliğin maliyeti   / 28-06-2004
 İlk adım güvenlik felsefesi olmalıdır   / 25-06-2004
 NATO: Açılımlar ve açmazlar   / 23-06-2004
ERDAL ŞAFAK
Kapanmayan hesap
"Hukuka en çok ben saygı duyuyorum.
AHMET HAKAN COŞKUN
Açık konuşalım
Diyelim ki bu hükümeti son tahlilde...
MEHMET BARLAS
Tren faciası, siyasi bir faciaya...
ÖMER ÇELİK
Kendi kendini terhis eden adam...
Her şeyin her türlü...
ERGUN BABAHAN
Medeniyet testi
Geçen hafta Pamukova'da meydana gelen...
İkili oynuyorsun
İkili oynuyorsun
Başkan hariç, yönetim içinde beni istemeyen isimler var. Zaten...
Büyük oyuncu
Büyük oyuncu
Cordoba, "Maç sattığımı iddia edenleri, Tanrı'ya havale ettim. Eğer...
Ecevit gözyaşlarıyla
Bülent Ecevit, DSP'den "Güle güle, iyi bak kendine" şarkısıyla,...
Kimse partiyi karıştıramaz
Kemal Derviş bir şeyi eleştirmek istiyorsa buyursun gelsin partinin...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.