|
 |
|
 |
 |
'Kızıl Sultan' sözü haksızlık
|
|
Ertuğrul Osman, dedesi Abdülhamit'e Kızıl Sultan denmesinden rahatsız: 33 yıllık döneminde birçok kişiyi sürgüne gönderdi ama hiç ölüm fermanı imzalamadı.
Geçen hafta Türk pasaportu alan Osmanlı hanedanının en kıdemli üyesi ve Sultan Abdülhamit'in torunu Ertuğrul Osman, yaşadığı New York'tan Türk dış politikasını ve bölge coğrafyasını yakından izliyor. 92 yaşındaki Osmanlı ve eşi Zeynep Tarzı, Manhattan'daki dairelerinde Amerikan iç siyasetinden Türk diplomasisine kadar günlük gelişmeleri birer tarihçi titizliğiyle izliyorlar. Osman Efendi "yalnız izleyici olarak" diyor ama parmak ısırtan analizleri ve yüzyılları kapsayan o "kurumsal" Osmanlı hafızasına imrenmemek mümkün değil.
AH O TARİH... Çift, zaman zaman tatlı bir üslupla "Canım ben sana katılmıyorum" diyerek günlük olaylara farklı yaklaşsalar da, dünya meselelerine bakışları uyumlu. Günlük gelişmeleri tartışmaktan keyif duyuyorlar. Her ikisi de Irak savaşına karşıydı, Türkiye'nin savaşa girmemesini "büyük akıllılık" olarak nitelendirdi. İsrail'in Ortadoğu'da dengeleri altüst eden en önemli faktör olduğunu düşünüyorlar. Ertuğrul Osman, uzun zamandır Irak'ın bölünme tehdidi altında olduğunu ve Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulabileceğini söylüyor. Ama en ilginç sözleri, tarihe geniş bir açıyla baktığında ağzından çıkanlar... Ertuğrul Osman, Türkiye'nin global olarak daha aktif bir rol oynayabilmesi için öncelikle Osmanlı ve kendi İslam geleneğiyle barışması gerektiğini düşünüyor. Ama daha da önemlisi, bir kulübe üye olması: "Biriyle birleşmeye mecburuz. Osmanlı fazlasıyla tek başınaydı. Her imparatorluğun doğal bir yükseliş ve çöküş dönemi var. Ama Osmanlı'nın yıkılışı herhangi bir bloğa ait olmadığı için hızlandı. Dünya hızla bloklara bölünüyor. Türkiye ya İslam bloğu ya da Avrupa'ya girmek zorunda."
İTTİHAT VE TERAKKİ YAPTI Peki hangisi? Geçmişteki sohbetlerimizden Osman Efendi'nin, tüm batılı yaşam tarzı ve Avrupalı eğitimine rağmen aslında Türkiye'yi "İslam blokunda lider" olarak görmek istediğini biliyorum. Kendisinden en az bir kuşak küçük bir "cumhuriyet çocuğu" olan eşi Zeynep Tarzı ise, daha Avrupa'cı. Ama ikisi de bugünkü konjonktürde Türkiye'nin öncelikte Avrupa'nın kapısını çalması gerektiğine katılıyor. Peki ya Avrupa olmazsa? Türkiye İslam aleminin liderliğine mi soyunmalı? "İslam dünyasının başına geçersek fevkalade olur" diyor Osman Efendi ve ekliyor: "Bunu da ancak bu hükümet yapabilir. Türkiye İslam dünyasının başına geçebilir. Ama İsrail'le 1948'den beri süren meselemiz buna engel. O yüzden şu anda Avrupa'ya mecburuz."
"BÜYÜKBABAM ÇOK KARALANDI" Osman, Osmanlı'nın yeniden canlanması hayaliyle yaşamıyor, ama Osmanlı ve Osmanlı sultanlarının hakkını vermekten yana. Özellikle de dedesi Abdülhamit'in cumhuriyet tarihinde "istibdat" ve "baskı"yla anılmasından rahatsız. "Büyükbabam kadar karalanmış biri yoktur herhalde" diyor küçüklüğünden hatırladığı efsanevi sultanla ilgili. "Kızıl Sultan olarak Ermeniler tarafından binlerce kişiyi öldürmekle suçlandı. Oysa 33 yıllık iktidarında, yanlız iki ölüm fermanı imzaladı. O da ilk tahta geldiğinde. Birilerini cezalandırmak istediğinde Avrupa'ya ya da sancaklara sürgüne gönderirdi. Çoğunlukla sürgüne giderken büyükelçi ünvanıyla giderdi ya da vali veya bürokrat yapılırdı." Osman, Abdülhamit'in "istibdat devri" damgasının daha sonra iktidara gelen İttihat ve Terakki ve Ermeni sorunu nedeniyle Sultan'a kızan dış dünya tarafından vurulduğunu düşünüyor. "Ermeni meselesi çıktığında büyükbabam büyük ölçüde Ermeniler'i korumaya çalıştı. Ermeniler çok ileri gidince onlara asıl saldıranlar da Kürtler oldu. Yine de birçok bölgede Ermeniler'i korumak için birlik gönderdi. Ermeni gruplar daha sonra kendisine suıkast düzenleyince bile tavrı değişmedi. Suikastçıları sonunda affetti. Ama yine de Avrupa'nın kışkırtmasıyla bu damgayı yedi."
|
|
|
|
|
 |
|
 |
|