|
|
|
|
|
Holding kurt sofrasıydı
|
|
Mehmet Emin Karagülle şöyle diyor: "Çukurova'da hiçbir şey altın tepside sunulmazdı yan masadan dolandırıcı yollarlardı." "Özer Çiller teminat mektubu için aracı oldu ama sonra adamlar dolandırıcı çıkınca, paramızı zor kurtardık".
Mehmet Emin Karagülle, 1948 Karabük doğumlu. Yükseliş Koleji ve Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisi'ni bitirmiş. Daha sonra İstanbul Üniversitesi'nde işletme okumuş. Karagülle ile röportajın bu bölümünde Çukurova Holding'e geçişini konuştuk.
* "70 Cent uğruna" kitabınızı büyük keyifle okudum. İş hayatında yaşananlar, ihracatçıların çektikleri, hepsi çok ilginç. Ama sanki her şeyi yazmamışsınız gibi geldi. Bazı yerlerde birden bitirivermişsiniz cümleleri. Kendi kendinize sansür mü uyguladınız? -Sansür demek doğru mu bilemiyorum. Ama şunu söyleyebilirim ki kitaba koymadığım daha çok şey var. Örneğin dava konusu olabilecek ve benim yazdıktan sonra kanıtlayamayacağım şeyler, benimle paylaşılan ama özel olan anılar ve sırlar, ayrıca insanları rahatsız edeceğini düşündüğüm bazı hikayeler bu kitapta yok.
* İlk staj yaptığınız yerde, Devlet Yatırım Bankası'nda doğruyu söylediğiniz için işinize son verilmiş. -O şöyle oldu. Bütün kamu yatırımlarını inceleyen ve yapılabilirlik raporları veren bir yerdi orası. Yani yatırım karlıysa, ülke için önemliyse olur veriliyor yoksa reddediliyor. Etibank Seydişehir Alüminyum Entegre Tesisleri hakkındaki rapor benim elime geçti. Rakamları bir araştırdım, tabloları bir yerden bir yere aktarırken büyük yanlışlıklar yapmışlar. İlk önce muhasebe müdürüne durumu ilettim, pek ilgilenmedi. Sonra bir yolunu bulup Genel Müdür Yardımcısı'ndan bir randevu kopardım. Ona da durum aktardım.
Koç Grubu'nda Hayat Zordur * Sonra? Sonra ben takdir beklerken "Artık sizin stajınıza son verilmiştir" dediler. Önce şok oldum sonra elimdeki tüm belgeleri isteyince işin altında başka bir şey olduğunu düşündüm. O zaman Hastaş skandalını ortaya çıkarmış olan Prof. Mustafa Aysan'a elimdeki fotokopilerle gittim. Orada bir şanssızlık oldu, Aysan bana "Belgeleri Prof. Çetin Şanlı inceleyecek" dedi. Ben de gencim, büyük bir alay yakalamışım, vermek istemedim. Şimdi bakın bu tesislere, değil kar etmek elektrik parasını ödeyemiyorlar.
* Siz de inat etmeyip belgeleri paylaşsaydınız belki böyle olmayacaktı. -Hiçbir şey değişmezdi. O gün benim karşılaştığım her şey bugün yine yaşanıyor Türkiye'de.
* Birgi Sanayi A.Ş.'de Ticaret Şefi, Ram Dış Ticaret'de Satış Koordinatörlüğü ve ardından Çukurova grubu. Mehmet Emin Karamehmet ile ilk ne zaman tanıştınız? -O zaman Koç Grubu'nda çalışıyordum. Koç'ta yüksek kademeyle alt kademe arasında büyük farklılıklar vardır. Yani bir seviyeyi geçmeden size iyi para vermezler. Ben alt seviyede çalıştığım için çok sıkıntı çektim. Mehmet bey ile bir araya geldiğimizde Koç'ta 3 bin lira maaş alıyordum. Çukurova'ya ise 13 bin liraya geçtim. 26 yaşındaydım, Mehmet bey de 28 yaşındaydı. Banka sahibiydi, holding patronuydu ama müthiş mütevazı biriydi. Türkiye'nin meselelerinden bahsettik.
Kıyafet Çok Önemlidir * İhracatı geliştirme fikri sizin miydi, onun mu? -Ben o zamana kadar ihracatın bütün zorluklarını yaşamıştım. İthalat yanlısıydım. Ama Mehmet Bey, ille de ihracat yapılması gerektiğini söylüyordu.
* Ücret için büyük bir para istemişsiniz. 8 bin lira verseydi ne yapacaktınız peki? -Bin lira verseydi de gidecektim. Yani daha düşük maaşa da razıydım. Mehmet Bey, "Cennete hoş geldin" diye elimi sıktı. Örneğin ben Koç'ta çalışırken öğle yemeğini evden getiriyordum. Otobüsle gidip geliyordum ama üstüm başım her zaman çık şıktı. Bütün parayı kıyafete yatırıyordum.
* Kıyafet bu kadar önemli mi? -İş görüşmesine giderken elimde avucumdaki bütün parayı kıyafete yatırırım. Çok önemlidir görünüş. Yarattığınız izlenim hep akılda kalır. Bana iş başvurusuna gelenin kıyafetine, renk uyumuna bakarım.
* Siz de Erol Aksoy gibi kahverengi sevmez misiniz? -Sevmem. İstemem de. Bu arada bakın hala kravattan kurtulabilmiş değilim. Küçük mütevazı bir şirketim var ama hala her gün kravat takıyorum. Etrafımdakilere de aynı eziyeti çektiriyorum. İmaj satıyorsunuz, bunu hiç unutmamak gerek.
Karamehmet size "Cennete geldin" demiş, cennet miydi gerçekten? -Herkese göre değişir. Genel müdürdüm ama ne odam ne de sandalyem vardı., inanır mısınız? Hep bir hayalim vardı, ticaret odası ihracat rekortmenlerine madalya dağıtırdı her yıl. Onlardan birini almayı çok istiyordum. Ve çok şükür gerçekleşti.
Özer Çiller Aracı Oldu * Kitabınızda "Çukurova'da hiçbir şey altın tepside sunulmadı" diyorsunuz. -Patron açısından baktığınız zaman, sizi serbest bırakıyor diye düşünebilirsiniz, cennet o demek işte. Ama holdingi içinde bile acımasız bir mücadele vardı. Kurt sofrasıydı. Herkes birbirinin arkasından iş çevirebiliyordu. Yani yan masadan dolandırıcı gönderiyorlardı bazen, sırf zor duruma düşeyim diye.
* Özer Çiller ile başınızdan böyle bir olay geçmiş galiba. -Özer Bey, o zaman şirketin genel koordinatörüydü. Bütün şirketlerden sorumluydu ama detayları bilmezdi. Bir gün beni çağırdı, bir İtalyan Bankası'nın genel müdür olduğunu söyleyen Gianni ve Halk Bankası'dan Cavit Bey ile tanıştırdı. "Bak bunlar yabancı bankalardan teminat mektubu veriyorlar" dedi. İlk önce biz Halk Bankası'na o zamanın parasıyla büyük bir meblağ komisyon yatıracaktık. Teminat mektubunu aldığımız zaman Halk Bankası bu parayı İtalyanlara ödeyecekti. Ama öyle olmadı.
* Kim kimi dolandırdı peki? - İtalyanlar da Halk Bankası'ndakiler de dolandırıcı çıktı. Ben komisyonu zor kurtardım. Bir arkadaşımla birlikte Şişli Şubesi'ne gittik. O elinde bir taşla camın önünde bekledi. Ben de "Eğer paramızı vermezseniz camı indireceğiz" dedik. Parayı verdiler.
* Bu nasıl bir işadamlığı peki? -Bugün olsa aynısı yapmam o kesin. Olaydan sonra Özer bey dahil kimseye parayı kurtardığımız söylemedik. O da açıp sormadı "Biz ne yaptık? diye, halbuki kendisi yönlendirmişti.
* Karamehmet'e söylediniz mi? -Yıllar sonra anlattım. Çok güldü, "İyi yapmışsın Özer'e söylememekle" dedi.
* Tansu Çiller'in Çukurova'daki görevi neydi? -Cevabını ben de bilmiyorum. Tansu Hanım, çok aktif bir isim, güçlü bir karakter. Yemeğe çıkıldığında 15 dakika sonra herkes onu dinliyor olurdu. Çocuklarım çekinirlerdi ondan "Bize ders çalıştıracak" diye. Uludağ'a tatile giderdik gerçekten de onlara ders çalıştırırdı. Baskın bir karakterdi.
|
|
|
|
|
|
|
|
|