Süper... Anlaştık...
Türkiye Süper Lig futbol yayın hakları için açılacak ihaleye çok az zaman kaldı. Mevcut gelirlerin yaklaşık yarısını Fenerbahçe (yüzde 13) Galatasaray (yüzde 13) Beşiktaş (yüzde 13), Trabzonspor (yüzde 10) alıyor. Geri kalan yüzde 50 ise 14 takım arasında bölüştürülüyor. Geçen gün yazdım ve havuz gelirlerinin dağılımının, Anadolu takımları aleyhine işlediğini dile getirdim. Haksızlığın Türk futbol kalitesinin iyileşmesine engel teşkil ettiğini ileri sürdüm. NBA'de draft sistemi ile alttan yetişen iyi oyuncuların, ligin en zayıf takımları ile eşleşmesi örneğini verdim. Avrupa'da İtalya hariç, pek çok ülke yayın gelirlerinde adil ve rekabeti artırıcı farklı bir sistem uyguluyor. Gelirlerin önemli bölümü (örneğin yüzde 50) 'dayanışma ödeneği' adı altında her takıma eşit olarak dağıtılıyor. Geri kalan miktar ise ligin sıralamasına endeksli bir şekilde "sıralama primi" olarak dağıtılıyor. İngiltere buna ek olarak ayrıca bir medya primi uyguluyor ve gelirlerin yüzde 25'ini maçı en çok yayınlanan takımlara dağıtıyor (Beni bilgilendirdiği için Akşam gazetesi yazarı Ömer Gürsoy'a teşekkür ederim). Bu sistem rekabeti artırıyor. Ancak spor konusu "amigo" seviyesinde tartışılma geleneğinden olsa gerek, konuya ilişkin yazılar yanlış anlaşılabiliyor. İyi bir diyalog ortamı ile sorunu akılcı çözmek mümkün. Bir okuyucum ile aramızda geçen aşağıdaki e-mail trafiği bunun güzel bir örneği. Sayın Semerci NBA, tüm dünya basketbolunun zirvesinde yer alan, bir üst lig statüsündedir. Dolayısıyla bu ligdeki takımlar dünyanın en iyi takımları kabul edilirler. Ve draft sisteminde de zaten ellerindeki üstün ekonomik güçle dünyanın her yerinden basketbolcuları yüksek ücretlerle draft edip, toplarlar. Diğer liglerle herhangi bir irtibatları yoktur. Şampiyonlar Ligi gibi bir oluşum yoktur. Ama burada Fenerbahçe güç kazanıp, diyelim 10 üstünden 7 yerine 8 olup, yurtdışındaki takımlarla mücadele etmeye çalışacak. Bilindiği üzere (Eğer futbolla biraz alakanız varsa) son yıllarda asıl gelir yurtdışı müsabakalarından gelmektedir. Sizin mantığınızla 5 seviyesinde bir sürü takımımız olmalı. Ve yurtdışına çıkınca da rezil olmalıyız. Dolayısıyla yurtdışından elde edilebilecek milyonlarca dolarlık gelir de çöpe atılmalı. Tebrik ediyorum bu kadar bilgili olduğunuz bir konuda yazdığınız için! Sayın okuyucu Önümüzdeki ay naklen yayın ihalesi var. Tahminlere göre, ihaleyi kazanacak yayıncı yaklaşık 3.5 yıl için 400 milyon doların üzerinde bir bedel ödeyecek. Sizin mantığınızla devam edersek bu paranın tümünü Fenerbahçe'ye ya da sadece 3 takıma verirsek yurtdışında rezil olmaktan kurtuluruz... Ne dersiniz? Sayın Semerci O biraz abartılı olur tahmin edersiniz ki... Ama en azından o decoderlerin satılmasında hangi kulübün ne kadar etkili olduğu dikkate alınabili,r en azından pazarlama mantığıyla. Trabzonspor'la Fenerbahçe'nin aynı parayı alması da kendi içinde mantıksız değil mi? Sayın okuyucu Kesinlikle katılıyorum. Verilere göre, Beşiktaş'ın bile, Fenerbahçe ve Galatasaray ile aynı parayı alması mantıklı değil. Dolayısıyla kendi içinde bile adaletli olmayan bir sistem var. Aslında performans kriterlerine göre hareket etmek gerekmiyor mu? Her takım asgari düzeyde ve eşit miktarda para alır. Galibiyetlere prim verilir ve şampiyon olana da çuvalla verilir. Çuvalla parayı alan da Şampiyonlar Ligi'ne güçlü gider. Yani iyi olan kazanır, rekabet dolu bir lig yaşanır. Sayın Semerci Süper... Anlaştık... Sevgiler...
|