Türk kadınını temsil etmiyorum
Milli Piyango'dan büyük ikramiyeyi kazanırsanız ilk olarak ne yaparsınız? 10 çocuklu bir ailenin küçük kızı yanıtlamış. Hemen bir çuval kuru soğan alacağım, anneme kurufasulye yaptıracağım, bu sefer soğanların cücüğünü ben yiyeceğim
Karşımdaki Amerikalı kadın muhabir sordukça soruyor. Nasıl heyecanlı, nasıl tutkulu... "Süreyya Ayhan sizin için ne ifade ediyor?" "Başarılarını gördükçe siz neler hissediyorsunuz?" Meslektaşımın heyecanı bana geçiyor, röportaj uzadıkça uzuyor. Yüzümü aydınlatan ışık, gözlerime, oradan sesime geçiyor. Konuştukça konuşuyorum, "Düşünsenize" diyorum. "Artık çocuklar sadece futbolcu olmak istemiyor, atlet olmak istiyor." Süreyya yarışırken gerçekten nefesimi tutuyorum, kazandığında ağlıyorum, yalan yok. Müthiş hissediyorum, sanki ben koşmuşum. Milliyetçi damarlarım kabarıyor, Türklüğüm, kadınlığım aklıma geliyor. Hem Türk, hem kadın, hem gencecik...
Süreyya'nın koştuğu, uçtuğu an geliyor aklıma... "Adamlara bak" diye düşünüyorum, "Sen kalk taa Amerikalar'dan gel, Süreyya Ayhan için belgesel çek, biz hala oturuyoruz. Acaba bir sinema filmi yapsak şöyle büyük bütçeli, ne güzel koşucu hikayeleri izlemiş aylarca etkisinden kurtulamamıştık. Bizim kızımızın hikayesi hepsine on basar." Bütün bunları düşünüp dururken dalıp gitmişim. Neden sonra Amerikalı gazetecinin sorusunu duydum. Sizce, "Yani modern Türk kadınını temsil eden bir isim olarak, sizce kadın hakları Türkiye'de Süreyya etkisiyle..." Gerisini bilmiyorum. Biraz önce yüzümü keyifle aydınlatan ışık bir sorgu odasına dönüştürüyor ortalığı. Sıkılıyor, bunalıyorum. Nasıl sıcak!
*** Ben modern Türk kadınının temsilcisi falan değilim. Olsam olsam İstanbul kadınının yüzü olabilirim. Benim ülkemde genç kızlar tecavüze uğradıkları için cezalandırılıyor, tecavüzcüleriyle evlendiriliyorlar. Yok evlenmeyi kabul etmedi mi, o zaman öldürülüyorlar. İlginç de bir isim takmışlar, "Töre" diyorlar bunun adına. Bir baba küçücük kızının boğazına tel doluyor, "Ne olur yapma" diye yalvaran kızına acımıyor. Acıyamaz ki nefretle yoğrulmuş, tersini hiç görmemiş. Asıl öldürmezse olmaz! Bir kadın Erzincan'da kocasının dayağı yüzünden ölüyor.
Erzincan. Siz yabancılar pek bilmezsiniz, İstanbul'a epey uzak. Hikayesini yazmak istiyorum, kalkıp Erzincan'a gidiyorum. Kadının hayatı boyunca nüfus cüzdanı olmamış, dört çocuk doğurmuş ama bir fotoğraf bile çektirmemiş. Ne bir kayıt ne bir iz... Öylesine yitip gitmiş bu dünyadan... Varolduğuna dair tek delil belki de onu hiç hatırlamayacak en büyüğü 5 yaşındaki çocukları.
*** Yüreği kocaman olan kocaman görünüşlü bir kadın kocaman bir şarkı söylüyor ekranlarda. Kocaman bir şarkıcıdan, Ahmet Kaya'dan. Birileri çıkıyor "İn aşağı" diyor, "Bugün çocuk bayramı nereden çıktı bu bölücü şarkıcının şarkısı?" Öteki ekliyor "Üstelik sen çok şişmansın, star mtar olamazsın." Vatan Gazetesi'nde İclal Aydın köşesinden çırpınıyor: "Yaşanmış onca şeyden sonra bir şarkıyı sevdiğim için endişelenmek istemiyorum. Artık istemiyorum." Ne kadar haklı...
*** "Hayallerinizin çalınmasına izin vermeyin" diye yazıyorum. Mail kutum kitleniyor. Bir genç kız yazıyor Kayseri'den "16 yaşındayım, yarın evleniyorum. Kocam olacak adam 60 yaşında, ne hayali?" diyor. Emine Konya'dan feryat ediyor: "Hayalleri çalınan üniversite gençliğini yazın. İyi İngilizce konuşmak, dünyaya açılmak istiyorum, Yabancı bir bankada genel müdür olmak istiyorum. Peki ama söyler misin nasıl yapacağım? Ortadaki imkanlarla nereye kadar ilerleyebileceğim?" Ekliyor; "Artık yurda gitmem gerek, Konya sokakları bu saatten sonra tek başına yürüyen kızları hoş karşılamıyor."
Gayri ihtiyari maili gönderdiği saate kayıyor gözüm: 21.22... Jandarma Çocuk Merkezi'nde görevli Ufuk Cavlı yazıyor, diyor ki "Maddi durumu çok kötü olan 10 kişilik bir ailenin küçük kızına sorduk. Milli piyangodan büyük ikramiye kazansan ne yaparsın?" Ne demiş küçük biliyor musunuz? "İlk yapacağım şey bir çuval kuru soğan almak, anneme de kuru fasulye pişir diyeceğim. Sonra soğanların cücüğünü ben yiyeceğim çünkü abilerim yüzünden soğanın dışı hep bana kalıyor." Soğanın cücüğü mü nedir? Ortası, en lezzetli yeri, siz Amerika'da ne dersiniz?
*** Bunların hiçbirini söylemiyorum. Sorgu ışığının altında kalakalıyorum, yutkunuyorum, kelime çıkmıyor. Amerikalı gazeteci keselim mi diye işaret ediyor. Başımla "Hayır" işareti yapıyorum. Başlıyorum konuşmaya: "Süreyya tabii ki Türk kadınının önemli bir temsilcisi. Başarılarıyla gururlanıyoruz, onunla heyecanlanıyor, onunla seviniyoruz. Süreyya Türkiye'den -bütün zorluklara rağmen çıkmışbüyük bir yetenek. O Türk kızları için hayallerini gerçekleştirme umudu, o "her şeye rağmen" azmin zaferi!
|