|
|
WCington'da gizli olmayan bir toplantı...
- Başkanım başkanım... - Hay başkanlar paklasın seni e mi! Ginger'dan düşüyordum az daha. - Nerde ginger? - Rüyamda... - Haa... Hihihi... - Söyle ne rahatsız ediyorsun beni? - En son ne diyordum efendim? - Hihihi... - Hah aklıma geldi. Bu sefer başımız fena halde belada efendim. - Tabancanı mı unuttun helada? - Ben değil de, bizim zırtapozlar unutmuş olmalılar ki, başka yere yapıyorlarmış küçük tuvaletlerini... - Da Vinci Şifresi gibi konuşup aklımı alma evladım... - Irak'ta zor durumda kaldık efendim özetle... - Felluce mi? - Daha kelli fellice bir mesele efendim... - Hemen demokrasi getirelim oraya hallolur. Çabuk gemimi hazırlat. - Valla başkanım kusura bakmayın ama gazetelerin dalga geçtiği kadar etkafaymışsınız siz de - Nasıl? Ne dedin en son? - Diyorum ki, bizim etkafalar İngiliz etkafalarla birlik olmuşlar, Iraklı esirlerin kafasına çuval geçirip üstlerine işiyorlarmış. - Oha falan oldum. Niye tuvalet konmamış mı oraya? Topa koyarlar oğlum bizi... - Koydular, hatta topu da ateşlediler bile... - E, ne bok yiycez şimdi? - Ağzınız bal yesin. Yedik bile. - O zaman şöyle yapıyoruz. Üstüne işenen esir sayısı kadar küçük tuvalet parasını tazminat olarak yollayın, hadise kapansın... - Harbiden malmışsınız başkanım. Böyle çözüm olur mu hiç? - Ne dedin sen? - Dünya medyası da ağzımıza defi hacetini yapıyor diyorum, ne diyeyim. - O ne be öyle? Defi hacet falan!! - Araplarla çok uğraşmaktan onların dilinden konuşur olduk efendim. Arap yemekleri de hiç fena değil bu arada başkanım. Acılı biraz ama hani parmaklarınızı yersiniz diyeyim anlayın. Vallahi ve de billahi... Şükran şükran... - Bana bak senin tenin de bir esmerleşmeye başladı. Biraz daha konuşursan seni Irak'a Arap diye yollarım. Hatta yollamam, benim masanın altındaki çuvalı kafana geçiririm. Zira bir sıkıştım ki sorma... - O shit... - Bildin. - Ben izninizi isteyeyim o zaman. - Uza Please! Uza da ense tıraşını görelim ya haciii... Ne dedim ben ya? Oh my God...
|