Büyük Ortadoğu'nun karekökü
Küresel terörün Büyük Ortadoğu coğrafyasında merkezileştiği çeşitli gözlemlerin ortak noktasını oluşturuyor... Yönetimlerin biçimlerinden ekonomik faktörlere kadar bir dizi unsur, bu bölgeyi pek çok hukuksuzluğun gizlenebileceği bir alan haline getiriyor. Bu nedenlerle Büyük Ortadoğu Girişimi adı altında ileri çıkan konuların derinlemesine tartışılması çok önemlidir. Fakat İsrail'in suikastlar yoluyla bölgede yarattığı yeni ortam, esas olarak Büyük Ortadoğu Girişimi'nin omurgasını etkilemektedir.
Büyük Ortadoğu Girişimi, bu coğrafyada kümelenmiş olan rejimlerin içindeki demokratik dinamiklere destek verilmesini içeriyor. Demokratik dinamikler ne kadar güçlü olursa olsun, bölgedeki rejimlerin karakteri gereğince yeterli derecede etkinleşemiyor. Çünkü kapalı rejimler bir şekilde bu etkiyi sistem içinde boğmayı ve etkisizleştirmeyi başarıyor. Bu nedenlerle, demokratikleşme talebine uluslararası bir mutabakat çerçevesinde destek verilmesi, demokratik siyaset biçimlerinin güçlenmesini sağlayacaktır. Kapalı rejimler içinde, haksız rekabet koşulları yüzünden siyasal alana etkili biçimde çıkamayan demokratik dinamikler, daha şeffaf bir ortamda siyasal etkinlik üretme imkanı yakalayacaklardır. Bu şeffaflaşmanın ekonomik yansımaları da olacaktır. Bir yandan gelişmiş ülkelerin buraların kalkınması için sorumluluk altına girmeleri, öte yandan şeffaflaşmanın yabancı sermaye için uygun bir ortam üretmesi, bu büyük coğrafyadaki yapısal daralmanın aşılması için fırsatlar sunacaktır. Böyle bir girişimin Batı açısından önemi, şeffaf siyasi rejimlere geçiş yapmış ve kalkınmış coğrafyaların küresel terörün mekanı olmaktan hızla uzaklaşmasıdır. Böylece terörle mücadelenin en güvenli ve daha az maliyetli bir yöntemi geliştirilmiş olacaktır. Bunun bölgedeki ülkeler içinse stratejik bir zorunluluk olduğu açıktır. Terörle bu bölge arasındaki bağın "yapısal" olduğunu, siyasal ve ekonomik tedbirler alındığı takdirde bu yapısal olumsuzluğun ortadan kalkacağını ifade etme fırsatı elde edilecek ve böylece terörle bu bölge arasında "kültürel" bir bağ olduğunu iddia eden tezlere karşı kesin bir set çekilecektir. Terörle bu coğrafya arasında "kültürel" bir "akrabalık" olduğunu iddia eden tehlikeli tezler, zaman zaman belli siyasetlerin pusulası olabiliyor ve bu, "kültürler, değerler ve medeniyetler arası soğuk savaş"ı tetikleyen girişimlere zemin oluşturuyor. Bunun önüne geçmenin en etkili yolu, bölgenin kendi dinamikleriyle, dış bir zorlamaya meydan vermeksizin, işlerin geri dönülmez noktaya gelmesini beklemeksizin hukuksal niteliği güçlü siyasi yapılara geçmesidir.
Konuyu tartıştığımız çeşitli yazılarda, bütün bunların olabilmesi için zorlayıcı olmayan, bölgenin iç dinamiklerinin işlemesine fırsat veren yaklaşımlar üretilmesi gerektiğini söyledik. Bölgeye demokrasi getirmek adına Irak'taki müdahaleyi çağrıştıran yöntemler ya da söylemler üretilmesinin, tam tersi bir etki yaratacağını ve kapalı rejimlerin daha çok güçlenmesine, demokratik dinamiklerin bir yabancı faaliyetin uzantısı gibi algılanarak zayıflamasına yol açacağını belirttik. Bölgenin özellikle Irak olayından sonra bu hassasiyetleri doruk noktasına çıkmıştır. En son yapılan "Irak'a komşu ülkeler toplantısı"nda, esas gündemi, Büyük Ortadoğu Girişimi'ne dönük kaygı ve itirazların oluşturması güçlü bir örnektir. Bunu giderecek adımların atılması, Büyük Ortadoğu Girişimi'nin zemin bulması bakımından önemlidir. Bunun başında da Filistin-İsrail ihtilafının çözümü gelmektedir. Çünkü Büyük Ortadoğu'nun "siyasal karekök"ü Filistin sorunudur. Buna dönük barışçıl bir stratejik vizyon uluslararası iradenin ortak eylem planıyla gerçekleştirilmezse, Büyük Ortadoğu'da herhangi bir siyasal yenilenme üretilmesi mümkün değildir... İsrail'in suikastlar ve aşırı güç kullanımı eksenine yapışmış son politikaları, barış çabaları açısından müthiş bir geri gidiş doğurmuştur. Tüm dünyanın tepkisini çeken bu olaylar karşısında ABD'nin ortaya koyduğu tutum, Büyük Ortadoğu bölgesindeki halklarda İsrail'in suikast yönte- mini desteklediği algısının derinleşmesine yol açmıştır. Bu da Büyük Ortadoğu Girişimi'nin hiçbir şekilde zemin bulamayacağı bir sürece girilmek üzere olunduğunu göstermektedir. Üstelik, ABD'nin İsrail'in güvenliği gerekçesiyle desteklediği son suikastların İsrail'in güvenliğini riske sokan daha büyük olayları tetikleme ihtimali artmaktadır. Eğer gerçek bir stratejik vizyonla Büyük Ortadoğu'nun demokratikleşmesi ve şeffaflaşması isteniyorsa, ABD şu anda yanlış bir pozisyon geliştirdiğini görmeli; İsrail'in suikast ve aşırı güç kullanımına endeksli yöntemlerini durdurmalıdır. İsrail'in ve Filistin'in güvenliği bakımından gerekli olan budur... Büyük Ortadoğu'nun "siyasal karekök"ünü meşruiyete dayanan bir çözüme kavuşturmadan, coğrafyanın bütününe dönük bir stratejik vizyon geliştirilmesinden bahsedilemez...
|