|
|
Kıbrıs'la ilgili çok önemli bir toplantı
- Ee, şimdi ne olacak Verheugen efendi, buyur buradan yak bakalım... - Neyi yakayım, ben anlamadım ki hiçbir şey... - Anlasaydın şaşardım. Bizim başımızı yaktın diyorum. Kıbrıslı Türkler 'evet' dedi, seninkiler 'hayır', şimdi ne olacak... Ayıkla pirincin Denktaşını... - Gani gani gelecek iş bitecek... nehehehe... - Gıcık!! Sana soran da kabahat zaten... Desoto sen ne diyorsun? - Ben Peru'luyum abi, anlamam öyle işlerden diyorum... Zaten bu işlere nasıl girdiğimi bile hatırlamıyorum. Bana sormayın. Beni aşar. Hatta aştı bile. - Peru'dan adam çıktığı nerede görülmüş zaten... Kofi nerde? - Buradayım ya... Tam karşınızda. - Nası ya? Şaka mı bu? - Keşke olsa... Bir gecede üzüntüden tenim beyazladı. Cillop gibi oldum... Çikolata renkli Kofi gitti, yerine Michael Jackson ötesi beyaz Kofi geldi. - Aferin hepinize... İş başa düşü yine... Şimdi bu Rumları AB'ye alıcaz ama herkesin gözü üzerimizde... Arka kapıdan alın bari adamları... Basına falan çaktırmadan... Kimse görmesin... Bu görev senin Verheugen... - Emrin olur patron. - Desoto sen de Kıbrıs'a ambargoyu kaldır. Ambargo da senin isim gibi pek havalı... Kaldıramazsan kaldırırlar gülüm... Şöyle havalı bir Taiwan modeli yap oraya... Gönüllerini al... Üç beş de bir şey ver garibanların sesleri kesilsin... - Ben ne yapıcam peki? - Git önce bir yüzünü siyaha boya Kofi... Sonra da doğru dürüst bir plan yaz... Öyle 9000 sayfa falan olmasın, sayfalarını tek tek yediririm yoksa... - Patron, bu arada Kuzey Kıbrıs'ı tanıyacak mıyız? Yoksa yine tanımazlıktan mı gelicez? - "Valla bir yerden gözüm ısırıyor. Çıkarır gibiyim" falan deyip oyalarız bir süre. Sonrasına bakarız. Hadi herkes işinin başına... Yeni referandumumuz mübarek olsun... - Amen...
|