Kız meselesi

Taşramız serttir! Orada "içinden mahpushane çeşmesi akan" bir genç, en yakın arkadaşının üzerine kurşunlar yağdırdığında, herkesin kabul ettiği makul bir neden hemen bulunuverir: "Kız meselesi"..
Cinayetin nedeni kuytu köşelerde tartışılırken, kayıtsız bir alışkanlıkla fısıldanan bu iki sözcük, bütün tartışmayı sona erdirir.. "Kız meselesi", sorgusuz, sualsiz kabul edilecek sert ve yalın gerçekliğimizdir bizim. Çünkü ortada "kız meselesi" varsa, yapılacak bir şey yoktur: O kurşun sıkılacak, o genç adam öldürülecektir.
İngilizce'ye çeviremezsiniz "kız meselesi"ni.. Fransızca'sı da yoktur.. Başkasına anlatamazsınız yani.. Bu öyle bir sihirli terkiptir ki şifresi sadece taşramızın kültürel kodlarının içinde gizlidir. O kodlara baktığımızda ise acımasızlığı, hoyratlığı, tartışmaya kapalılığı ve yaşamdan çok ölüme yakınlığı görürüz.
Atalardan tevarüs ettiğimiz bu geleneksel vahşetimize son veremeyiz. Çünkü babadanatadan gördüklerimize yaslanmak, hepimize rahatlık verir. Eski köye yeni adet getirilmesi, huzurumuzu bozar bizim.
Taşrada durum böyle de haber merkezlerinde farklı mı?
Her cinayet haberinin ihtiyaç duyduğu akla yatkın "neden", bizim gazetelerimizin "üçüncü sayfalarında", öyle uzun araştırmalara, analizlere filan gerek duyulmaksızın, herkesin anlayabileceği ve tabii makul bulabileceği o sihirli terkiple açıklanıverir! Başlık atılmıştır: "Cinayetin nedeni kız meselesi".
Bu başlık atıldı mı, artık ayrıntıya filan gerek kalmaz. Aramızdaki sessiz ve adı konmamış anlaşma sayesinde, hepimiz ne denmek istendiğini, ne olup bittiğini yeterince anlarız.