Ege'den gelen bir lezzet elçisi
Giritli, Armada Oteli'nin yan sokağında zarif biçimde restore edilmiş iki katlı tarihi bir köşkte yeralıyor. Bodrum'da sekiz yıldır ünlenen bu restoran Ankara'daki şubesinden sonra şimdi de İstanbul'da
Ne yazık ki İstanbul'da bahar aylarıyla birlikte coşan yenilebilir otlarını bulabileceğimiz restoranların sayısı pek az. Ancak, yaklaşık iki aydır yeni bir restoran hizmete girmiş durumda; Giritli Restoran burası. Sahibi Ayşe Şensıla 1996 yılında Bodrum Türkbükü'nde açmış, "Giritli"yi. Kendisi de Girit mübadili bir aileden geliyor. Girit mutfağını iyi bilen bir hanım. Bodrum'da yazları çalışan restoran geçtiğimiz yıl kışın da hizmet verecek biçimde Ankara'da da bir şube açmış. İki ay kadar önce de İstanbul'a Cankurtaran'a gelmiş Ayşe Hanım. Osmanlı döneminde İstanbul'un en mutena semtlerinden olduğu halde, giderek köhneleşen Cankurtaran semtini Armada Otel'in sahibi Kasım Zoto ihya ediyor. Buradaki köşkleri teker teker satın alıp Armada ailesine katıyor, sonra komşuluğuna değer verdiği işletmecilere kiralıyor.
Giritli, Armada Otel'in yan sokağındaki çok zarif biçimde restore edilmiş böyle bir tarihi köşkte yer alıyor. Köşkün iki katı da restorana dönüştürülmüş. Ancak üst katın tavan süslemeleri daha güzel. Ayrıca bu kat daha geniş ve ferah. Biz Giritli'de, üst katta bir masaya buyur edildik. Sofraya oturur oturmaz da önümüze tadımlık olarak küçücük bir kase içinde arpa şehriyeden yapılmış karidesli bir pilav getirildi. Sonra uzun bir yemek maratonu başladı. Bir anda masanın üzeri 15 çeşit Ege mezeleriyle doldu. Küçük tabaklar içinde neler yoktu ki; her şeyden önce doğa için kışın bittiğini gösteren ot salataları. Anlaşılan o gün bulunabilenler turpotu, cibes, radika idi; bunların salataları yapılmıştı.
Ayrıca yabani pancar, ebegümeci ve ısırgan otları birlikte kavrulmuş, yanında yoğurtla sunulmuştu. Ortaya ise üzerine bol nane, dereotu ve maydanoz serpiştirilmiş bir yeşil salata getirildi. Giritli, İstanbul'a özgü bazı spesiyaliteleri de menüsüne katmış. Örneğin, torik lakerdası ve çiroz... Bu iki İstanbul mezesi de erbabının elinde hazırlanmıştı. İri beyaz soğanların "cücük" kısmıyla yapılmış soğan dolması ile yeşil zeytin, tulum peyniri ve ceviz içiyle hazırlanan ve kokulu otlarla tatlandırılmış salata da farklı ve orijinaldi. Giritli, mezeleri arasına pancar turşusu gibi klasik, ancak son yıllarda restoran ve meyhane menülerinden yok olmuş bir spesiyaliteyle, kendi kreasyonları olan, salatalık ve domates sosuyla hazırlanmış değişik bir turşuyu da ilave etmiş. Tarama ise başlı başına bir olay. Başka hiçbir meze olmasa bile, sırf bu tarama bile Giritli'ye gelmek için yeterli bir sebep, diye düşünüyorum.
FARKI OTLARINDA Giritli'de "çiğ balık" olarak adlandırılan marine levreğin diğer balık lokantalarında bulundurulanlardan farkı, fazla ekşi olmayan bir limon suyuyla hazırlanmış oluşu ve içine katılan güzel kokulu otlar. Bu otlar balığa çok yakışmıştı. Üzerine bol sızma zeytinyağı gezdirilmiş fava da çok lezzetliydi. Patlıcan ezme ve fasulye pilakisi ise her yerde bulunabilen klasik mezelerdendi. Ara sıcak olarak önce yeni yeni şık restoranlarda görülmeye başlanan, üzeri vantuzlu kalın ahtapot kolu getirildi. Doğrusu, bu kadar yumuşağını hiçbir İstanbul balık restoranında tatmadım.
İkinci ara sıcak ise yine yumuşacık, ızgara kalamardı. Ayrıca arasına peynir ve otlarla yapılmış bir harç döşenen, incecik bir börek ikram edildi. Ana yemek olarak ısmarlanacak balıklara sıra geldiğinde ben pes etmiştim. Yine de o gün mevcut dört çeşit balık içinden, hiç değilse tadımlık olarak tekir söyledik. Yemeğin üstüne restoranın sahibesi Ayşe Hanım'ın kreasyonu, içi elmalı, üzerine tarçınlı bol pudra şekeri serpilmiş, kalem inceliğinde ve sıcak sıcak yenen bir tür sigara böreği geldi. Burada buna "parmak börek" deniyor. Yemek faslı, elma ve cevizli fırında tahin pekmez ile noktalandı. Giritli'nin ev yapımı tarçın ve zencefilli elma likörü eşliğinde bol köpüklü kahveler, birbirinden güzel yemeklerden yorgun düşen midelerimize yeniden ivme kazandırdı. Bütün bu yediklerimiz Giritli'nin fiks menüsüydü.
Rakı ya da şarap da dahil, bu menüye kişi başına 40 milyon lira ödedik. Giritli İstanbul'da Girit mutfağının tek olmasa bile en iyi temsilcisi sayılabilir. Yemekleri birbirinden lezzetli. Fiyat uygun, servis çok candan ve bilgilendirici. En kısa zamanda buraya gelmek üzere tarihi köşkten ayrıldık.
Deniz ERBİL
|