Kendi tek taşımı kendim alacağım
Bugüne kadar yapılmış tüm şarkılara kendininkilerle çalım atıyor. Hicaz da yapıyor, caz da! Nil Karaibrahimgil mutlu olmak için yaşıyor
Yan komşuları öldüreceksiniz, havuz problemi çözeceksiniz, bronzlaşacaksınız, bütün kızlar toplanıp niye yıprandığınızı tartışacaksınız. Bazen kendinizi çekirdeksiz, kabuksuz ürünler gibi hissedip, portakallar gibi sıkılacaksınız, bazen de kırılmış yanlarınızı duvara yaslayacaksınız. Çocuk da yapacaksınız, kariyer de. Nil'in son albümünü dinledikten sonra, "Kadınların gücü adına!" diye bağırmanız bile mümkün.
* Çoğu sanatçı güfte yaparken ağdalı bir dil kullanıyor. Sizse konuşma dilinde kullandığımız kelimeleri seçiyorsunuz. Neden? Bugüne kadar aşk çok anlatıldı. Ama hep çok soyut şekilde. Hep genel geçer sözcükler kullanılıyor. Mahvolurum, sen gidersen ölürüm falan. Tüm bunlara kontratak yapmaya çalışıyorum. Yani bugüne kadar yapılmış şarkılara çalım atıyorum aslında. Günlük hayattan ne kadar bahsedersek, şarkılar da o kadar inandırıcı olur.
MODERN KADININ MARŞI * "Çocuk da yaparım kariyer de" bir reklam müziğiyken kadınların ulusal marşına dönüştü neredeyse. Bu kadar etkili olabileceğini düşünüyor muydunuz? Benden bu şarkıyı isterken dediler ki "Biz kadınlar için bir marş istiyoruz. Sözlerde serbest bırakıyoruz. Ama bu modern kadını anlatan bir marş olsun." Biraz düşündüm hatta araştırdım artık şarkılardaki içerik şu: Ben kendi ayaklarımın üzerinde duracağım, kendi tek taş yüzüğümü kendim alacağım, çocuk da yapacağım.
* Bir röportajınızda iyi bir arkadaş grubuna sahip olmadığınızı söylemişsiniz. Meyve Tabağı'nda "Çekirdeksiz, kabuksuz bir üzüm kadar yalnızım" diyorsunuz. Yalnız mı hissediyorsunuz kendinizi? Bütün bunlar benim içimde varolan duygular. Sende de var, onda da var. Önemli olan sen neyin sesini açıyorsun. Yalnız olmayabilirsin, etrafında bir sürü insan olabilir ama kendini yalnız hissedersin. Ya da yalnızsındır ama bir kız grubuyla konuşuyormuş gibi hissedersin.
* Oryantal dans merakı nasıl başladı? Ben sahnede çok fazla hareket ediyorum. Böyle ne yapacağını bilmeyen ama sürekli oradan oraya koşturan bir kız var sahnede. Korkunç! Ama bu heyecandan kaynaklanıyor. Konserimi sonra izlediğimde kendimi hiç beğenmiyorum. Çünkü beni ne seyirci, ne de kameralar takip edebiliyor. Dedim ki sahnedeki duruşuma çeki düzen vermem lazım. Ve Nesrin Topkapı'dan ders almak aklıma geldi. Vücudumu dalgalandırmak, o edayla durmak bambaşka bir sanat.
* Radikal 2'de bir ara karikatür çiziyordunuz, devam ediyor musunuz çizmeye? Onlardan bir kitap yapacağım. Biriktirmeye çalışıyorum şimdi. Uzun zamandır çizemedim, tekrar çizmeye başlayacağım.
* Çok prototip bir kadınsınız aslında. Şarkılar, hareketler, kıyafetler hep alışılmışın dışında. Kökeni nedir bu kıyafet işinin? Her şeyden önce annem modacı. Ama çocukluktan bu yana renkli giyinmek takıntımdır. Çocukluğunda yaşadığın tek bir olay, karakterini genlerin kadar belirliyormuş. Benim aklımda kalan çok net bir resim var. Anaokuluna gidiyordum, annemin teyzesi bana Almanya'dan çok güzel bir kıyafet getirmişti. Bir gün o kıyafeti giyip okula gittim ve kapıyı açtım. Herkes bir ağızdan dedi ki: "Aaaa, Nil'in kıyafetine bak ne güzel!" O anı çok net hatırlıyorum. Renkli ve dikkat çekici giyinmeyi seviyorum. Ama bir modacım yok.
* Sizin için şımarık ve ukala deniliyor. Kızıyor musunuz bu eleştirilere? Kızmıyorum, anlıyorum aslında. Bende bir şımarıklık var. Ama ukalalık var mı, onu bilmiyorum. O şımarıklığın kaynaklandığı şey de güzel bir çocukluk geçirmiş olmam ve tarzımın biraz çocuksu olması. Çok neşeli ve sürekli gülen bir tip olduğum için böyle deniyor bence.
* Karşımda sanki hiç üzülmeyen, sürekli gülen, neşeli bir kadın görüyorum. Ya, evet herkes öyle değerlendiriyor beni. Neşe insanları rahatsız ediyor. "Ortada bu kadar mutlu olunacak ne var kardeşim?" deyip, bana gıcık oluyorlar.
|