kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Teknoloji
    Otomobil
    Sinema
    Hobi
    Çizerler
Günaydın
ATV
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Erdal Safak @ SABAH
 

Bir vize Öyküsü

Bilgisayarın başında parmaklarımın geri geri gittiği, içimdeki yanardağın hüzün ve tasa karışımı lâvlar püskürttüğü ender yazılardan biri bu.
Olayı anlatınca siz de bana ya da en azından ruh halime hak vereceksiniz.
A.G. (Açık adı ve kimliğine ilişkin tüm bilgiler elbette bizde var) Anadolu'daki üniversitelerin birinin işletme bölümünden mezun oldu. Ancak yabancı dili yeterli değildi ve bu eksiğini kapatamazsa, hayattan beklentilerini gerçekleştiremeyeceğini biliyordu. İngiltere'deki dil okullarından birine başvurdu.
Elbette Türkiye'deki temsilciliği aracılığıyla. Topu topu 6 aylık bir kursa gidecekti. Gerekli belgelerin listesini verdiler. Tamamladı. Koltuğunun altında kalınca bir dosyayla İstanbul'daki İngiltere Başkonsolosluğu'na başvurdu.
Görevli kimlik, iyi hal (ne içkisi vardı, ne sigarası, ne de bugüne kadar bir olaya karışmışlığı), ikâmetgah ve öğrenim bilgilerini aldıktan sonra, "Ailenizin gelirine ilişkin belgeleri rica edeyim" dedi. Maaş bordrolarını uzattı. Annesi de çalışıyordu, babası da. Görevli göz gezdirdikten sonra yüzünü buruşturdu ve "Ailenizin geliri sizin İngiltere'deki masraflarınızı karşılayamaz" diye konuştu, sözlerinin etkisini tartmak için biraz bekledikten sonra ekledi: "Çünkü maaşları yoksulluk sınırının altında..."
Delikanlı hemen dosyadan oturdukları evin kendilerine ait olduğunu gösteren belgeyi, yani tapunun fotokopisini çıkarıp uzattı. Yetkili hafifçe güldü: "Ailen seni İngiltere'de okutmak için evini mi satacak? Haydi sattı diyelim; o zaman yoksulluk sınırının altındaki maaşıyla ev kirasını nasıl ödeyecek?"
Delikanlı yılmadı; bu kez de anne-babasının sahip olduğu yerli otomobilin ruhsatını gösterdi. Yetkili bu kez gülmedi, acıdı: "Bu arabayı kim alır ki? Müşteri çıksa bile ne eder ki? Haydi sattılar diyelim, hafta boyunca otobüs veya servisle işe gidip-gelen annen ve babanın tek lüksleri olan ayda yarım depo benzinle hafta sonları evin yakınlarında gezme keyfini de ellerinden almaya vicdanın nasıl razı olacak?"
Delikanlı sustu. Görevli olumsuz anlamda başını salladı ve kapıyı gösterdi. Yıkılmıştı. Ağlamamak için dudaklarını ısırarak, daha doğrusu gözyaşlarını içine akıtarak çıktı. Gencecik hayatında hiç bu kadar kötü bir gün geçirdiğini anımsamıyordu, "Keşke yerin dibine girseydim de, o sözleri duymasaydım" diye mırıldanıyordu sürekli.

Raporu unuttunuz mu?

Birkaç gün kendine gelemedi. Sonra dostları bir umut kapısı gösterdiler: "Kıbrıs'taki İngiltere Büyükelçiliği daha anlayışlı. Şansını bir de orada dene..."
Gitti. Yine o kalınca dosyayla.
Oradaki görevli de rutin kimlik bilgilerinden sonra ünlü baraj sorusunu yöneltti: "Aileniz sizin İngiltere'deki geçimini sağlayabilecek mi? Belgelerini verin lütfen..."
İçinden dualar ederek uzattı. Görevli şöyle bir baktı, bazı hesaplar yaptı ve "karar"ı açıkladı: "Anneniz ve babanızın ücretleri toplamı, burada sizi içeriye alan kapıcının maaşının altında..."
Telaşla malk-mülk belgelerini, yani o mütevazı daire ile eski model yerli arabanın ruhsatını çıkardı. Görevli omuz silkti, "Yeterli değil..." Ve "İyi günler" dileyerek (ne de olsa İngiliz centilmenliği) başını çevirdi.
İkinci kez yıkılmıştı. Bu kez gözyaşları içine akmadı, göz pınarlarından yanağına süzüldü...
Kıbrıs'taki İngiltere Büyükelçiliği görevlisinin "İkisinin maaşlarının toplamı bizim kapıcınınkinden az" dediği ailesi yargı mensubuydu. Yani adalet dağıtıyorlardı. Annesi yargıçtı, babası savcı.
İşte böyle...
İyi ama bunda şaşacak ne var? Daha geçenlerde Türkiye'deki adalet sistemini inceleyen AB heyeti, "Yargı mensuplarının maaşı yoksulluk sınırının altında" dememiş miydi? Raporunda, "AB ülkelerinde mesleğe yeni başlayan bir hakim 2 bin Euro alıyor. Yüksek mahkemede maaş 7 bin Euro'yu buluyor. Türkiye'de ise 10 yıllık hakimin maaşı bile 600 Euro civarında" diye yazıp, "Geçim sıkıntısı çeken savcı ve hakimlerle yargının bağımsızlığı sağlanamaz" tespitinde bulunmamış mıydı? Bu bilgilerin AB ülkeleri büyükelçiliklerine, konsolosluklarına, vize birimlerine gitmediğini mi sanıyorsunuz?
Hakim ve savcıların maaşlarını bir nebze iyileştirmek için yarın toplanacak olan Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerine bir sorumuz var: Yapacağınız zam, o delikanlının vize almasını sağlayabilecek mi?

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Sandık küskünleri   / 07-04-2004
 CHP'nin açmazları   / 06-04-2004
 Bir vize Öyküsü   / 05-04-2004
 Çağdaş Sosyal Demokrasi   / 04-04-2004
 Niyet mi, cehalet mi?   / 03-04-2004
 Cesaret ve ödülü   / 02-04-2004
 Sihirli değnek   / 01-04-2004
 Bir deneme   / 31-03-2004
 Rakamların dili   / 30-03-2004
 Muhalefet aranıyor   / 29-03-2004
ERGUN BABAHAN
Kapıdaki tehlike
Asker sayısını 105 bine düşüren...
ERDAL ŞAFAK
Kandil Dağı'nda panik
ABD hızla yeni bir Vietnam'a...
AHMET HAKAN COŞKUN
Sorularım var
YALIN SORUSU: Taksideyim, radyoda...
MEHMET BARLAS
Devletin güvenliği için halkın mutluluğu...
ALİ KIRCA
Bir yıl önceydi!...
Takvimler bir yıl önce; 9 Nisan...
SAVAŞ AY
Sokaktaki polisten Denizli müdürüne öpücük
POLİSİN...
REFİK DURBAŞ
Erkekler, çekilin aradan...
Pek çok insan,...
ÖMER LÜTFİ METE
'Destansı kuramcı' ve destansı talih
DÜNYA...
HINCAL ULUÇ
Futbol zevkini bitirdik..
Mehmet Demirkol "2007'ye...
İşte Türk futbolu
İşte Türk futbolu
Devletin teftişi için "Birkaç zibidinin işi" diyen Haluk Ulusoy,...
Artık söz bitsin
Artık söz bitsin
"Yıldırım'a yanıt vermem. 'F.Bahçe'yi yeneceğiz, onlar da puan...
Denktaş: Hayır için bas bas bağırıyorum
Denktaş: Hayır için bas bas bağırıyorum
KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, MGK'nın açıklaması endişelerin altını...
Papadopulos'tan gözyaşlarıyla 'hayır'
Papadopulos'tan gözyaşlarıyla 'hayır'
Kıbrıs Rum Yönetimi lideri de 24 Nisan’da yapılacak referandumda...
Canlarını kaybettiler ama şimdi 350 canları var
Canlarını kaybettiler ama şimdi 350 canları var
17 Ağustos depreminde oğlunu, gelinini ve torununu kaybeden emekli...
Bir dilim ekmek uğruna öldü
Bir dilim ekmek uğruna öldü
9 yaşındaki Nedime'nin ailesi çok fakirdi. Dün de karnı aç gitti...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Hava Durumu | Sarı Sayfalar | Günaydın | Bizimcity | Kapak Güzeli | Astroloji | ON Magazin | Sağlık | Cumartesi | Aktüel Pazar | Teknoloji | Otomobil |Sinema | Hobi | Çizerler
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.