|
|
|
|
Anneannelerin kürkleri dolaplardan çıkıyor
Kürk çevrecilerin hışmına uğradıktan sonra 80'li yıllarda neredeyse unutuldu. Şimdi kürkün yıldızı yeniden parlarken genç kızlar anneannelerinin kürklerini dolaplardan çıkarıyor
Kürk o kadar dayanıklı bir malzeme ki bir ailede üç kuşak birden küçük model değişiklikleri ile aynı kürkü kullanabiliyor
Çevreci kampanyalarla modasını yitirmiş gibi görünse de kadınlar, kendilerine kattığı gösteriş ve asaletten dolayı kürkten vazgeçemiyor. Hele ki, tanınmış bir ustanın elinden çıkmış bir kürk mantoya sahip olmak, kadınlar arasında hala bir ayrıcalık. Bugünlerde genç kızlar, anneannelerinin, annelerinin yıllarca eskitemediği kürk mantolarını günümüzün modasına uygun şekilde yeniletiyor. Ankara'da 80'li yıllarda sayıları yüzü aşan kürk evlerinden bugün sadece üçü ayakta. Bunlardan biri de başkentli kadınların iyi bildiği "Ankara Kürkevi". Ankara'nın ilk kürk dükkanı olarak 1950 yılında Cafer Sadık Çelikçi tarafından Ulus Hacıbayram'da açılan "Ankara Kürkevi", kurulduğu günden bu yana sanatçılara, yabancı diplomatlara, bürokrat ve bakan eşlerine hizmet veriyor.
KÜRKÜ DİKEN USTA Ankara Kürkevi'nin ikinci kuşaktan işletmecisi Semih Çelikçi: "Türk kadını kürk giydiği zaman şık olması gerektiğini düşünüp, rahatsız olur. Oysa vizon bir mantoyu kot pantolonun üzerine giymek mümkün. Müşteri portföyümüzün büyük çoğunluğunu 50 yaş üstü bayanlar oluşturuyor. Bayanlar yaşları ilerledikçe kürke daha sıcak bakmaya başlıyor." diyor. Baba Cafer Sadık Çelikçi ise İstanbul Kapalıçarşı Kürkçü Han'da bu işin inceliklerini öğrenmiş: "İstanbul'da kürk işi ile uğraşanların tümü gayrimüslimlerdi. Türk usta olarak onların önüne geçmek çok zordu. Bayanlar kürklerini yabancı bir ustaya yaptırmayı, 'Bu mantoyu Yorgo'- ya, Bedros'a diktirdim' demeyi tercih ediyordu." Balolarla, konserlerle hareketlenmeye başlayan gece hayatını görünce Ankara'ya yerleşmeye karar verdiğini söyleyen 78 yaşındaki Çelikçi o günleri şöyle anlatıyor: "50'li yıllarda Ankara'da cemiyet hayatı oluşmaya başlamıştı. Bayanlar kürk mantoları, etolleri olmadan konserlere, yemekli davetlere, opera galalarına dahi gitmezlerdi. Bu dönemde en önemli müşterilerimiz milletvekili ve bakan eşleriydi. Her yeni dönemde milletvekili seçilenlerin eşleri mutlaka bir kürk manto yaptırırdı. İşadamlarının eşlerinden opera sanatçılarına kadar herkes mağazamızın müşterisi olmuştu. Ankara'nın ilk kürk defilesini 1963 yılında Ankara Palas'ta düzenledik. Mankenliğini ünlü tiyatro sanatçısı Ayten Gökçer'in üstlendiği defile, o dönemde büyük bir ilgiyle karşılanmıştı." Kürk modasının 1980 ve 1995 yılları arasında zirveye ulaştığını belirten Cafer Sadık Çelikçi, "Bu dönemde her gün bir, iki sipariş alırdık. O kadar çok işimiz olurdu ki, siparişleri yetiştirmek için bir hafta boyunca atölyeden çıkamadığımız günler olurdu" diyor. O yıllarda artan modayla sadece elit tabakaya değil memurlara dahi taksitle kürk manto sattıklarını kaydeden Çelikçi, "Bir öğretmen ya da bir banka memuru da bizden rahatlıkla kürk manto alabiliyordu. Erkekler eşlerine hediye olarak kürk almayı tercih ediyordu. Hatta kürk mantolar kızların çeyizlerine kadar girmişti" diyor.
KRİZ KÜRKÜ VURDU İşini şimdi oğulları Semih (45) ve Murat (39) Çelikçi'ye bıraktığını belirten baba Çelikçi, kriz dönemine yenilmeden ayakta kalmayı başardıklarını ve işlerinde önceliği eski kürk mantoların restorasyonunun aldığını ifade ediyor. Ekonomik krizlerin satışları neredeyse yüzde 100 oranında düşürdüğünü kaydeden oğul Çelikçi, ise modanın çevreci akımlar sonucu yön değiştirdiğini ve krizin de etkisiyle insanların kürke olan ilgilerinin azaldığını söylüyor: "Yıllar önce büyük bir özenle diktiğimiz mantoları krizde dörtte bir fiyatına geri aldığımız zamanlar oldu. Eskiden günde iki sipariş alırken bugün, ayda tek siparişi zor alıyoruz. Kürkü yabancı ülkelerden temin etmek zorunda kalmamız, vadeli satış yapamamamız da satışları düşürdü. Tasarımdan çok işçiliğe yöneldik ve bizi krizde ayakta tutan da bu oldu." İşine büyük bir sevgi ile bağlı olduğunu kaydeden Semih Çelikçi, "Ankara Devlet Konservatuarı piyano yapım onarımı bölümü mezunuyum ama 5 yaşından bu yana babamın yanında çalışarak, öğrendiğim bu işten kopamadım. Açıköğretim İşletme bölümü mezunu olan kardeşim Murat da ben de kendi işlerimizi bir kenara bıraktık. Hala piyano çalmayı sürdürüyorum ama atölyede kürk işlemekten aldığım zevki hiçbir şeyden alamıyorum" diyor. Müşteri portföylerinin 50 yaşın üstündeki kadınlardan oluştuğunu belirten Semih Çelikçi "2000'li yılların gelişi ile kürk modasında eskiye dönüş yaşandı. Artık genç kızlar da günlük hayatlarında kürk giymeye başladı. Kürk ve deri kombinasyonları ve aksesuarlar da gençlerden ilgi görüyor. Gelinliklerin ve gece kıyafetlerinin üstlerine giymek için etoller hazırlıyoruz." diyerek kürk dünyasının yeni trendlerini de açıklıyor.
ON YILDA BİR YENİ MODA Modadaki sürekli yenilenmenin aksine kürk mantoların çizgi ve tasarımlarının on yılda bir değiştiğini söyleyen Çelikçi, "Değişiklik en çok yaka ve kol modellerinde oluyor. 70'li yıllarda bedene oturan modeller, 80'li yıllarda kabartma ve bilezik kollar modaydı. Şimdi ise bayanlar evaze modelleri tercih ediyor" diyor. Kadınların daha çok gündelik kullanıma yönelik kabanlar istediğini belirten Çelikçi, "Kürklerden en çok vizon, tavşan ve bir çeşit koyun olan astragan kürkü beğeni topluyor. Deri ve kürk karışımı tasarımlar ön planda. Av yasağının başlamasından önce tilki, sansar, kunduz, yaban kedisi, kurt, çakal, porsuk kürkleri kullanılıyordu. Bu kürklerin çoğunu bugün kullanmıyoruz" diyor. Bir vizon kürkün mantoda kullanılabilecek bir kumaş boyutuna getirilebilmesinin 3 gün aldığını belirten Çelikçi, bu karmaşık süreci şu sözlerle anlatıyor: "Terziler kumaşı işler ama biz öncelikle kumaşı yaratmak zorundayız. Örneğin vizon kürkü 'kalem işçiliği' adı verilen bir teknikle kumaş haline getiriliyor. Kürk ince şeritler halinde kesilip birbirine eklenerek yeni bir kumaş oluşturuluyor. Diğer kürkler de çeşitlerine göre farklı şekillerde bir araya getiriliyor. Bir mantonun hazırlanması 5-6 günü buluyor."
İNSAN ÖMRÜ YETMİYOR Sattıkları kürklere ömür boyu garanti verdiklerini belirten Çelikçi kürkün dayanıklılığını "Üç kuşağa aynı kürkten mantolar, montlar diktiğimiz aileler var. 17-18 yaşlarında nişanlıyken anneanneye yaptığımız kürk mantoyu, kızına ve torununa yeniden kombine ederek değişen modaya uygun montlar, kabanlar dikiyoruz. Çünkü insan ömrü bir kürkü eskitmeye yetmiyor. Bu nedenle sattığımız kürklere ömür boyu garanti veriyoruz" sözleriyle ifade ediyor. Kürkün özenli bir bakım gerektirdiğini kaydeden Semih Çelikçi, çalınmaya karşı ve bakım için kürk koruma hizmeti de verdiklerini anlatıyor. Koruma amaçlı olarak kürkleri belli bir süre muhafaza edebildiklerini belirten Çelikçi, "Aşırı sıcak, güve ve rutubet kürkün en büyük düşmanı. Kürkün askıda uzun süre kalması da ömrünü kısaltıyor. Çoğu bayan giymeye kıyamıyor ama kürkü sık sık giymek ömrünü uzatan bir faktör. Çok sıcak havalarda ise kürkün belli aralıklarla havalandırılması gerekiyor" diyor.
Özlem Eroğlu
|
|
|
|
|
|
|
|
|