|
|
Manken standardına benim yaklaşımım!
Doğrusu olayı tam olarak kavramış değilim. Bir manken TSE belgesi aldığında, bu belge ne işine yarayacak? Firmalar, "Vay be, kızın TSE'si varmış, o zaman daha çok para verelim" mi diyecekler? Modacılar TSE belgeli mankenleri mi tercih edecek? Dergiler TSE'li mankenlerden başkasıyla çekim yapmayacak mı? Veya, ne bileyim bu TSE belgesi ehliyet gibi ömür boyu mu geçerli olacak? Manken 45 yaşına gelmiş ve 30 kilo almışsa, örneğin, hâlâ "Elimde kapı gibi belgem var, ille de bana iç çamaşırı çekimi yaptıracaksın" diye tutturabilecek mi? Son açıklamalara göre TSE kriterlerinin belirlenmesinde, öyle, boydu kiloydu gibi ölçülerden çok, mesleğin kurallarına uyma, özel hayatın düzgünlüğü' gibi hususlar önem taşıyor. Eski bir dergi editörü olarak, itiraf edeyim, çekim yaptığım mankenlerin özel hayatı, mözel hayatı beni zerre kadar ilgilendirmedi. Tabii parasını mankenlik ve türevi işlerden kazanan arkadaşlardan bahsediyorum, başka profesyonellerden değil! Bana ne yahu? İsterse ayda bir sevgili değiştirsin. Ben fotoğrafta nasıl çıkmış ona bakarım. Zaten özel hayatı değerlendireceksek, mesela Naomi, aç kalırdı! Fakat bizim mankenlerden bazıları da insanı fıtık eder! Onun için, buradan TSE standartlarına, 'mesleğin gerekleriyle' ilgili bazı kriterler eklemek istiyorum. İşin fotoğraf çekimi yönünü bildiğimden, 'model' kelimesini kullanacağım. Model dediğimiz insan, çekime söylenen saatte gelir. Kedisinin hasta olması, bir gece önce geç yatmış olması, iki saat rötarlı geldiğinde türlü şirinlikler yapması, istisnai durumlar değildir! Model dediğimiz insan, çekimlerde kendi istediği değil, moda editörü ve fotoğrafçının istediği pozları verir. "Canım, ben bu kıyafeti giymek istemiyoruuuum, tarzım diil keee" veya, "Bana kırmızı ruj yakışır, sizin çekiminizin pembe temalı olması beni ilgilendirmez, aaay gelmeyin üstüme" şeklinde itirazlar, bence TSE standartlarına uymaz. Çekim sırasında "Ben çok sıkıldım, fenalıklar geldi, hadi çabuuuuk" gibi yorumlar, özellikle çekimin yüzde elli zamanı modelin cep telefonu sohbetleriyle geçmişse, asla kabul edilemez! Yalandan bayılmalar, palavradan tansiyon düşmeleri sonucu çekimi yarım bırakıp gitmeler, özellikle çekimden iki üç saat sonra, model bir eğlence yerinde görülmüşse, kabul edilemez! (Ay ben zamanında neler çekmişim bu kızlardan vallahi, Allah kurtardı da televizyona başladım!) Modelin çekime gelememesi söz konusuysa, en az 24 saat önceden arayıp haber vermesi gerekir, 24 saat sonra değil! Sette on kişi buluşup, cebine ulaşılamayan bir modeli, üç dört saat bekledikten sonra, dağılma, oldukça yıpratıcı olduğundan, kabul edilemez. Standardı yıpratır! Dergi çıktıktan sonra, modelin dergi yönetimini arayıp "Şişman çıkmışım, Allah sizi kahretmesin" şeklinde ağlaması, dergi yönetimini bağlamaz, hatta gönül ister ki, modelin TSE'sine zararlı olsun! Manken TSE'si konusunda, yılların dergicisi olarak, kimse benim fikrimi sormadı. Teessüf ederim! Fakat, ben yine de yazımda tavsiyelerimi ifade ettim. Zira, böyle mühim bir durum söz konusuysa, kişisel kırgınlıklar geri planda tutulmalı kanımca!
|