|
|
|
|
|
Herkesin kendi cehennemi var
|
|
1990'larda tam yedi erkeği öldüren, ölüme mahkum edilen ve 2002'de idam edilen bir kadın seri katil"in gerçek öyküsü, karşımıza insanı donduran, güçlü ve kederli bir film olarak geliyor.
Sartre "Cehennem başkalarıdır" der. Otoyol fahişesi Aileen Wuornos için cehennem, elbette başta 13 yaşında kendisini iğfal eden baba dostu ve kızı yerine, arkadaşına inanmayı tercih eden babası olmak üzere, erkek milletidir. O yaştan beri otoyol civarında fahişelik yaparak hayatını kazanan, yakın zamana dek ünlü olma, kariyer yapma, TV'ye çıkma düşleri gören bu küçük kadın için, tüm erkekler birer cehennem zebanisidir.
Öte yandan, modern toplumların fiziksel bir dekor olarak yaratmayı pek iyi bildikleri yeryüzü cehennemlerinden birine dönüşmüş olan sanayi otoyolları ve çevresi, kısa zamanda Aileen'den çok ona yaklaşan erkekler için hayal ötesi bir kabusa dekor olacaktır. Çünkü, kendisine askıntı olan, kedi gibi sokulgan bir lezbiyen genç kızda ilk kez gerçek dostluk belirtileri bulan, onunla yeni bir hayata başlamaya çabalayan ve artık erkeklere tahammülü giderek azalan Aileen için, bir yerde bardak taşar. Ve azgın, acımasız, psikopat müşterisini öldürür. Hemen hemen bağışlanabilecek olan bu cinayetin arkası gelir ne yazık ki...Ve kısa sürede genç kadın, başlıca kusuru, 'uçkuruna hakim olamamak' olan müşterilerini birer birer haklamaya başlar...
KADIN YÖNETMENİN BAŞARISI 1990'lar civarında tam 7 erkeği öldüren, ölüme mahkum edilen ve uzun süren hukuk işlemlerinden sonra 2002'de idam edilen bir kadın 'seri katil'in gerçek öyküsü, karşımıza insanı donduran, güçlü ve kederli bir film olarak geliyor. Kadın yönetmen Patty Jenkins, yazıp yönettiği ilk filminde şaşılacak bir başarı gösteriyor. Olayları aşırı dramatize etmeden, filmi bir korku filmine dönüştürmeden, hasta bir ruhun yol açtığı bu sanayi toplumu trajedisini ilmek ilmek örüyor. İki kadının sevişme sahnelerinde kendini özellikle gemlemiyor ama işi pornoya da dönüştürmüyor. Bu ustura ağzı gibi hikayeyi tam kıvamında, gerçek bir hüzün, karamsarlık ve yıkıntı duygusuyla bizlere yaşatıyor. Bu tedirgin edici ama yürekli filmin başarısında elbette Charlize Theron'un büyük payı var.
Yabancı eleştirileri kaynak göstermek pek huyum değil ama emektar Roger Ebert'in "Sinema tarihinin en güçlü performanslarından biri" yargısına katılmamak olanaksız. Hem de güzeller güzeli bir kadının 15 kilodan fazla alarak, tüm güzelliğini fazla kilolar, makyaj, sahte bir protez ve alabildiğine bayağı bir konuşmayla saklamayı başararak yarattığı bu modern otoyol celladı kişiliği, belki uzun zaman düşlerimizi, daha doğrusu kabuslarımızı dolduracak. Ama, sinemanın bir güçlü yanı da bu gibi ayrıksı kişileri unutulmaz kılması değil mi zaten?
CANİ (Monster) Yönetim ve senaryo: Patty Jenkins Görüntü: Steven Bernstein Müzik: BT Oyuncular: Charlize Theron, Christina Ricci, Bruce Dern, Lee Tergesen, Annie Corley, Pruitt Taylor Vince ABD-Alman ortak-yapımı
|
|
|
|
|
|
|
|
|