|
|
|
|
|
|
Yağmurlu bir gündü tıpkı o gün gibi
Gamze ile bundan beş ay önce otomobilli bir röportaj için bir araya gelmiştik. O gün de yağmur yağıyordu ve o gün de yine çok güzeldi....
Kadın ve otomobil tek başlarına erkekler için birçok şey ifade eder. İkisi de ulaşılmazdır, ulaşınca da vazgeçilmezdir. Bazıları ulaşınca sıkılır, sürekli yenisi ile değiştirmek ister. Kimi elindeki ile idare eder, yıllarca değiştirmez. Kimisinin de gözü hep dışarıda, başkalarınınkindedir. Hoşuna giden yeni bir şey görünce hemen elindekinden vazgeçer. Ancak otomobil ve kadın bir araya geldiğinde bu erkek için küçük çapta bir kabustur. Trafikte otomobil kullanan kadınlara bağırır, sıkıştırmaya çalışır veya centilmenliği abartıp elinden gelen yalakalığı yapar. (Lastik değiştirme, park etmesine yardım etme, gereksiz şekilde yol verme vs...)
Erkekler genellikle otomobil ve kadın kombinasyonunu fuarlarda severler. Yani otomobil çalışmamaktadır, kadın yarı çıplaktır ve otomobilin orasına burasına uzanıp basına poz vermektedir. Erkek egemen toplumumuzda uzun süre otomobilden uzak tutulan kadın, nihayet otomobilli yaşama adapte oldu. Ancak dünyanın en keyifli dört tekerine alışabilmesi için de biraz zaman gerekmekte...
ALLAHIM NEDEN BEN? Otomobiller ve sahipleri olan kadınlar ile yaptığım röportajlara ilk kez Gamze Özçelik ile başlamıştım. Açıkçası Gamze ile ilk deneyimimiz biraz başarısızdı. O zaman ona test etmesi için Renault Megane götürmüştüm ve seyahatimizin ilk metrelerinde bir kurye ile kılpayı kaza tehlikesi geçirince seyahatin geri kalan bölümü benim için içsel bir kabusa dönüşmüştü.
Tabii karşınızda meşhur bir insan olunca bu tarz duygularınızı biraz saklayıp "Canın sağolsun" havasına bürünüyorsunuz. Hatta yalakalığı abartıp "Kır canım kır, feda olsun sana" tarzını da benimseyebiliyorsunuz. Bu kez Gamze'nin arabasıyla vakit geçirecektik. Ama yeni aldığı Audi A3'ünün tamponunu parkçılar sürtmüştü ve otomobil tamirde idi. Yani yine benim otomobil ayarlamam gerekiyordu. 2004 model Audi'nin anahtarlarını ona uzatırken "Allahım neden ben" deyip bildiğim tüm duaları sıraladım. Neyse ki, görüşmeyeli Gamze'de ciddi değişiklikler var. Yani otomobil kullanması olumlu yönde değişmiş. Ama güzelliğinde olumlu bir gelişme yok. Yani hâlâ çok güzel!
ONLARIN HAYATI BİZDEN KOLAY Peki kendini güzel buluyor mu? "Bazen" diye klişe bir cevap veriyor. Ama güzel bulduğu belli. Tüm hıncımla sıkıştırmaya devam ediyorum: "Sana yaklaşan erkeklerin sana mı, yoksa güzelliğine mi, kapıldıklarını düşünüyor musun hiç?" Bu kez klişeye ben düşüyorum. Nedense biz ölümlü kadınlar, bu üstün ırkın özelliklerine ve erkekler tarafından 'faklı' bir muameleye tutulmalarını hazmedemeyiz. Sanki bizim sevgililerimiz ilişkinin başında sadece zekamıza ve ulvi değerlerimize hayran kalıyorlarmış gibi, güzel kadınların hayatının çok zor olduğu yalanına inandırırız kendimizi. Ama yalan, külliyen yalan. Onların hayatları bizden çok daha kolay. Fırsatlar, iş anlaşmaları, terfiler onlar için biraz daha kolay gerçekleşiyor. Hatta bunun en güzel örneğini Gamze ile birlikte çekim sonrası katıldığımız bir davette yaşadık. Yağmurun altında yaptığımız fotoğraf çekiminin ardından, çekim sonrası ne yapacağımı sordu. "Ben Seat'ın bu sezon yapılacak pist şampiyonasının Happy Hour'una davetliyim" dedim. Ve ekledim, "İstersen sen de gel". Teklif hoşuna gitti. Beraber olay yerine gittik. Lafı uzatmayacağım...
Biraz geyikten sonra aldığı ilk teklif "Yarışmak ister misin?" oldu. Ben az daha elimdeki Diet Cola'yı üzerime boşaltıyordum. (Farkında iseniz fena bir rejimdeyim.) Yani yıllardır yarış camiasındayım ve yarışmak için ölüyorum. Ama daha bir Allah'ın kulu bana bu soruyu sormadı. Ama Gamze Hanım camiaya girişinin 10. dakikasında golü attı bile! Bu andan sonrasını hatırlamıyorum. Gözümü hastanede açtım... Tüm güzel kadınlardan nefret ediyorum!..
RAHŞAN GÜLŞAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|