|
|
|
|
|
|
| |
İlk sandık
Seçim heyecan demektir... Heyecan giderek tırmanıyor... Türkiye'de ve Almanya'da "eşzamanlı" olarak... Türkiye'de "iktidar" önde görünüyor... Almanya'da ise "muhalefet." "Bize ne elin Alman'ının seçiminden" diyemiyoruz. Zira Almanya'da "gerileyen parti", bize "AB sözü veren" Başbakan Schröder'in partisi. "Tam gaz ilerleyen" ise daha geçenlerde gelip, bizi kızdıran bayan Angela Merkel'in partisi. Sahi, şimdi ne yapacağız?
*** Almanya'nın 17 eyaletinin 14'ünde bu yıl seçim var. 9'u "eyalet parlamentosu" seçimi. 5'i de "belediye." "İlk seçim" 29 Şubat Pazar günü Hamburg'da yapıldı. Hamburg "Almanya'nın en zengin yeri." Limanı var, iki üniversitesi, yedi yüksek okulu var. Bir kültür ve basın merkezi. Pazar akşamı sandıklar açıldı ve... İktidardaki SPD'nin oyu "altı puan geriledi." Muhalefetteki bayan Merkel'in partisine gelince... "Tarihinde ilk kez" 20 puanlık bir sıçrama yaptı. Yüzde 28'den, 48'e yükseldi. İlk eyalet seçiminde muhalefet "1-0 galip." Üstelik de "net bir skorla." * * * Başbakan Schröder "partisindeki düşüşün" farkında. O nedenle "genel başkanlıktan" geçenlerde çekildi. Eyalet seçimleri "böyle sonuçlanmaya devam ederse..." Schröder'in normal seçim tarihi olan 2006'yı beklemeden "havlu atıp" Başbakanlığı bırakması sürpriz sayılmaz. * * * AB sorununu "birilerini kafakola alarak" çözeceğimizi sanıyoruz. İşte "kafakola aldığımız Schröder siyasette kan kaybediyor." "Kafakola alamadığımız" bayan Merkel ise güçleniyor. "İşin içinden" nasıl çıkacağız? * * * Aslında "bir şeyi" çoktan anlamamız gerekirdi. Bizimle "oynuyorlar." Aralarında "görev taksimi... Rol dağıtımı" yapmışlar. Bayan Merkel "kötü polisi" oynuyor. Bay Schröder de "iyi polisi." Ama biz bir türlü bunu "görmek istemiyoruz."
*** "Adam kafakola alarak" siyaset üretilmez. Siyaset "bilimle" üretilir. Avrupa Komisyonu'nda "20 bin uzman" çalışıyor. Almanya'da "AB konusuyla ilgilenen" uzman sayısı "40 bin." Bunun "9 bini" profesör. İşte "eleştirimiz" buna. "Bilime... Araştırmaya... Üniversiteye" sırt çevrilmesine.
*** Bayan Merkel, Ankara'da "size özel statü verelim" dedi. "Özel statü diye bir şey yok" tepkisini gösterdik. Ama bizim "asıl söylememiz gerekeni" taa uzaklardan bay Verheugen söyledi: - Türkiye zaten özel statüye sahip. Evet biz "yıllardır özel statüdeyiz." Ve bunun içindir ki "AB üyeliğini çoktan hak ettik."
*** Verheugen "önümüzdeki günlerde" Ankara'ya gelecek. Başbakan da "seçimden önce" Brüksel'e gidecek. Tayyip bey burada ve orada "sorgulanan bir ülkenin Başbakanı" olmamalı. Artık "sorgulayan" olmalı. "Biz şunları yaptık, ya siz" demeli. Çifte standartlı Batı'nın "sorgulanacak o kadar çok açığı" var ki.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|