Önceki gün Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ile Başbakan Tayyip Erdoğan'ın birlikte açtıkları Sugözü Termik Santrali, diğer benzerleri gibi topluma bedeli çok ağır olacak. Karmaşık hesaplara girmeye gerek yok. Türkiye önümüzdeki dört-beş sene, hiç ihtiyacı olmadığı halde (çünkü kapasite fazlası var) Sugözü santralinden elektrik satın alacak, karşılığında ise milyarlarca dolar ödenecek. Dövizin yüzde 99'u da derhal ve anında yurtdışına transfer edilecek. 1) Bu santral 16 yıl boyunca çalışacak. Anlaşmaya göre, kamu kapasitenin yüzde 85'ini satın almak zorunda. Alım süresi sona erdiğinde, Alman Steag firması toplam 134 milyar kilovatsaat elektrik satmış olacak. 2) Bu elektrik karşılığında firmaya yaklaşık 6.1 milyar dolar (yıllık ortalama 360 milyon dolar) ödenecek. 3) Ancak ilk yıllarda (yatırım bedelinin karşılanması için) devlete elektrik pahalı fiyattan satılacak. Sanırım kilovatsaat başına 5.9 sent'e gelecek. Yani ilk yıllar firmaya 500 milyon dolar ödenecek.
Kazıklandık mı, kandırıldık mı? Bu hesap Alman firmasının bizi kazıkladığı mı ortaya çıkarıyor? Elbette hayır. Süreci hatırlatalım 1997 yılında 4'ü doğalgaz 1'i termik santral ihalesi açılmıştı. Hepsini Enka kazandı. Enka'ya "Sen 3 doğalgaz santralini yap, diğerlerini AB'li dostlarımıza verelim. Bizi AB sürecinde desteklesinler" denildi. Kömüre dayalı santral, ikinci uygun teklifi veren Siemens/Steag firmasına, "fiyatları Enka seviyesine indirme şartıyla" verildi. Alman firma, santrali 1.5 milyar dolara yaptı. (Fiyatların şişirildiğini ileri sürenler var) Ayrıca, her yıl yaklaşık 210 milyon dolarlık kömür ithal edecek. 16 yıl boyunca kömür için yaklaşık 3.4 milyar dolar harcayacak. Buradaki çarpıklık başka: Dün yazdım. Elektrik üretiminde dış kaynaklara bağımlı hale getirilmemiz başlı başına tehlike. Ülkeye ciddi hiçbir katma değer bırakmayan, istihdam yaratmayan doğalgaz ve kömür santralleri için yurtdışına milyarlarca dolar ödeyeceğiz. Niye? Çünkü kendi kaynaklarımızı değerlendiremediğimiz için. 30 milyar dolar gaz olacak Kabaca, hesap ortada. Devlet her yıl yaklaşık 61 milyar kilovatsaatlik elektriği doğalgaz ve kömür santrallerinden (YİD ve Yİ) almak zorunda. Yani bu santrallere (doğalgaz, ithal kömür bedeli+yatırım bedeli geri ödemesi+işletme masrafları ve kar olmak üzere) her yıl 3.6 milyar dolar ödüyoruz. 10 yıl sonra fatura 30 milyar doların üzerine çıkacak. Ve bu dövizin yüzde 1'i bile bu ülkede kalmayacak. O gün sorular soracağız. Neden yüzde 19 oranına yaklaşan kaçak kayıp oranını düşüremedik? Kaçak-kayıp oranını düşürüp, elektrik darboğazına girme tehlikesini neden ortadan kaldırmadık? Neden onlarca milyar dolarlık kaynağı yurtdışına transfer edilmesine göz yumduk? Neden, bu kaynak ile hidroelektrik barajları, yerli kömür kaynakları ile beslenen termik santraller kurmadık?
Bu nasıl ekonomik model? İşin özeti şu: 70 milyon çalışıp, didinecek değer yaratacağız. Yarattığımız değerleri kullanmayalım diye devletimiz yüksek ÖTV ve diğer vergiler koyacak. Otomobil satın almak bile lüks sayılacak. Benzindeki ağır vergi yükleri canımıza okuyacak. Sadece ihracatı düşüneceğiz. Çalışanlarımızın Çinli işçi düzeyinde ücret almalarını içimize sindireceğiz! 5 yıldızlı turistlik tesislerimizi bir öğlen yemeği parasına turistlere pazarlayacağız. Böylece ülkemize çil çil döviz girecek. Devlet bu dövizleri elimizden alacak. Sonra kullandığımız elektriğin bedeli olarak yurtdışına gönderecek. Sizi bilmem ama, ben bu ekonomik modelden pek bir şey anladım. Bu model ile kalkınma hayali kuranların da akıllarından zoru olmalı.