İktidar ile istikrarın yolu işsizliği önlemekten geçer
Dün açıklanan istihdam verileri Türkiye'nin çözülmesi en zor ekonomik sorununu bir kez daha gözler önüne serdi. Üstelik ekonominin diğer alanlarında sağlanan başarıya ve siyasi istikrara rağmen bu konuda kayda değer bir iyileşmenin henüz başlamadığı ortaya çıktı. Öncelikle son verilerden işsizlik konusunda çarpıcı tabloyu ortaya koyalım. Bitişikteki tabloda sadece kentsel istihdam verileri yer alıyor. Kır ve dolayısıyla Türkiye geneli dikkate alınmadı. Çünkü, iş özellikle kentlilerin bir sorunu. *Umutlar bitti mi?- 2003 yılında kentlerde ancak 220 bin yeni istihdam yaratılabilmiş. 11.461 kişilik istihdamın 15 yaş ve daha yukarı yaştaki sivil nüfusa oranı yüzde 37.7 gibi çok düşük düzeyde. Kentlerde işgücüne katılma oranı da çok düşük. 30.372 kişilik 15 yaş ve üstü sivil nüfusun ancak yüzde 43.1'i işgücü piyasasına katılıyor. Buna karşılık işsizlik oranı kentlerde yüzde 12.5'i buluyor. Yüzde 37'lik işgücüne katılma oranı ise neredeyse bazı ülkelerin yarısı düzeyinde. Bitişikteki tablodan görülebileceği gibi, işgücüne katılma oranı OECD ülkelerinde yüzde 72, AB ülkelerinde yüzde 71, ABD'de yüzde 79. Türkiye'de ise bu oran yüzde 60'larda seyrederken önce yüzde 55'lere, sonra yüzde 50'lere ve altına geriledi. 2003'te ise yüzde 47.1'e geriledi. Ya iş arayanlar umutlarını yitirdi ve bıktı, evlere çekilmeyi kabullendi, ya da sakat ve çalışamayacak durumdaki nüfusumuz arttı. Sonuçta şehirlerde 15 yaş üstündekilerin ancak yüzde 38'i çalışıyor ve geride kalan yüzde 62'lik nüfusa bakıyor.
*Eğitimliler işsiz- İstihdam verilerinin en çarpıcı tarafı ise işsizlikte eğitimli gençlerin başı çekmesi. Gerçi önceki yıla göre bu oranda kısmi bir iyileşme var ancak halen eğitimli gençlerin yüzde 26'sı işsiz, yüzde 5.6'sı da eksik istihdam kategorisinde iş arıyor. Dolayısıyla eğitimli gençlerde işsiz ve eksik istihdamla atıl işgücü oranı yüzde 31.9'a çıkıyor. Her üç üniversite mezunundan biri işsiz. Bu rakam 2002'de yüzde 36.2 gibi rekor düzeydeydi. Yerel seçim nedeniyle geçen hafta sonu Doğu Karadeniz'in sahil kentlerindeydik. Belediye başkan adayları ve kent ileri gelenlerinin bir misyonu da işsizliğe çare bulmaktı. Bunun için yeni üniversite veya mevcut üniversitenin kapasitesinin artırılmasını istiyorlardı. Evet belki öğrenciler okurken bir tüketici olarak o şehre faydaları olacak. Ama bunun üniversiteden mezun olacak gence bir yararı olmayacak. İşsizlik verileri, üniversitenin, gençlerin üçte birinin umudunu tüketeceğini, zamanını kaybedeceğini ortaya koyuyor.
*İstikrarın gereği- 2001 sonrasında ortaya konulan program krizi önlemede ve ekonomik istikrarı sağlamada, enflasyonu düşürmede, borçları çevirmede başarılı oldu. Sırada istihdam yaratacak bir büyümeyi gerçekleştirme var. Eğer siyasi iktidar bütün gücünü ve dikkatini bu alanda yoğunlaştırmaz ve belli bir diyalog içinde özel sektörü yönlendirerek istihdam artışını sağlayamazsa, iktidarda kalması zorlaşacağı gibi, siyasi ve ekonomik istikrar da tehlikeye girebilir. Bu nedenle başarının en net sonucu işsizliğin azaltılması olacak. Baksanıza yerel seçimler bile, istihdam eksenine çekilmiş. Hükümet, herhalde istihdam artışı yaratamayan iktidarların ikinci seçim dönemine geçemediğini biliyordur. *Sonuç- "Küçük işlere önem veren kimse büyük işler başaramaz" La Rochefoucauld
|