|
|
|
|
En çok annemin tepkisinden korktum
Duvara Karşı filmiyle "Altın Ayı" ödülünü kazanan yönetmen Fatih Akın, ailesinin eleştirilerinin çok önemli olduğunu söylüyor. Akın Aktüel Pazar'a itiraflarda bulundu.
*** Annemin tepkisinden korktum
"Duvara Karşı" filmiyle Almanya adına yarıştığı 54. Berlin Film Festivali'nde "Altın Ayı" ödülünü kazanarak büyük bir başarı elde eden yönetmen Fatih Akın, anne ve babasının eleştirilerinin kendisi için çok daha önemli olduğunu itiraf ediyor
Önce "Kısa ve Acısız" daha sonra da "Solino" ve "Temmuzda" filmleriyle tanıdığımız başarılı yönetmen Fatih Akın, şimdi de Berlin'de "Altın Ayı" kazanan "Duvara Karşı" ile gündemde. Bu büyük ödülle dünya basınının gündeminden düşmeyen yönetmenle konuştuk.
* Kazandığınızı öğrendiğinizde neler hissettiniz? Bekliyor muydunuz? Beklemediğim bir şeydi. Çok iyi hissettim. Böyle olunca çok daha etkili oldu. Şaşırdım aynı zamanda.
* Bazı eleştirmenler sizin göç sineması yaptığınızı söylüyor. Bu tanımlama sizi rahatsız ediyor mu? Kim hangi ismi vermek istiyorsa versin. Beni rahatsız etmiyor. Ben böyle bir ortamda doğup büyüdüğüme göre filmlerimin de böyle bir ortamdan beslenmesi gayet doğal. Dünya üzerinde yaşayan insanların yüzde 50'si kendi ülkelerinde yaşamıyor. Bu insanların kendi durumlarını anlatan filmler yapması kadar doğal bir şey yok. Buna artık göç sineması demek doğru olmaz. Dünya sineması olarak tanımlanıyor artık.
TARANTİNO DEĞİLİM * Sizi "Türk Tarantino'su" olarak tanımlayanlar da var. Memnun musunuz bu tanımlamadan? Tarantino'nun sinemasını hiç sevmedim. Bu tanımlamadan rahatsızlık duyuyorum. Tek derdim kendimi ifade etmek ve kendi dilimi yaratmak.
* İlk filmlerinizin çoğunda Türkiye'de geçen sahneler vardı. Duvara Karşı'nın büyük bir kısmı Türkiye'de çekildi ve Türkçe diyaloglar da sanki daha fazla. Bu filmle birlikte yüzünüzü daha çok Türkiye'ye döndüğünüzü söyleyebilir miyiz? Böyle bir şeyi planlı olarak yapmadım. Son zamanlarda İstanbul'a sık gidip geldim. Türk sinemasını keşfetmek, oradaki insanlarla tanışmak beni etkilemiş ve bu da filme yansımış olabilir. Biz iki kültür arasındaki köprüler gibiyiz. Batı ile Doğu'yu birleştiriyoruz ve iki kültürden de besleniyoruz.
* Türk sineması hakkında neler düşünüyorsunuz? Yetenek açısından dünya sinemasından hiçbir farkı yok. Mükemmel oyuncular, senaristler ve yönetmenlerimiz var. Sadece fazla paramız yok. Amerika dışında tüm dünyada hükümetler kendi sinemalarını destekler. Kültür Bakanlığı'nın sinemaya daha fazla destek vermesi gerek. Çünkü sinema toplumların aynasıdır ve iyi bir tanıtım aracıdır. Çok ustaca yapılmış filmler var ve hiç kimsenin bunlardan haberi yok. Bir "Muhsin Bey" var mesela. Keşke fırsatım olsa da yeniden izlenmesini sağlasam. Yılmaz Güney sineması da öyle. Ama böyle bir bakış yok henüz Türkiye'de. Bunu değiştirmemiz gerekiyor.
* Hangi oyuncuları beğeniyorsunuz? Şener Şen ile çalışmayı çok isterim. Uğur Yücel ve Derya Alabora da mükemmel oyuncular.
* Alman sineması sizin sinemanızı ne kadar etkiledi? Beni en az etkileyen sinemadır.
* Hangi sinema sizi en çok etkiledi? Avrupa sineması da dahil olmak üzere tüm dünya sinemasını takip etmeye çalışıyorum. Etkileri yerine, zamanına göre değişir sanırım.
* Solino hariç çevirdiğiniz tüm filmlerin senaryoları da size ait. Hepsinin ortak özelliği neydi? Hepsinde, mutlu olmadıkları için mutluluğu arayan kahramanlar var.
* Hem Almanlar hem de Türkler tarafından aynı şekilde benimsenmek ve sevilmek nasıl bir duygu? Çok nadir rastlanacak güzel bir duygu. Hiçbir zaman iki tarafın da milliyetçisi olmadım. Ama bir ödülle iki ülkeyi mutlu etmek çok güzel ve nadir rastlanır bir duygu.
* Sizi kimler tebrik etti? Tayip Erdoğan ve Abdullah Gül'ün sekreterleri aradı. Cep telefonumu çöpe attığım için bana ulaşmaya çalıştıklarında başarılı olamadı çoğu insan.
* Kendinizi Alman mı yoksa Türk olarak mı görüyorsunuz? Bir milliyeti kabul etmek, birini desteklemek benim tarzım değil. Ben ilk önce 'Türküm' ya da 'Almanım' demem. Öncelikle 'insanım' derim. Kişileri önce insanlıklarıyla değerlendiririm, benimsedikleri kültürle değil...
* Alman basınındaki röportajlardan birinde "Erotik sahneler yüzünden annemin tepkisinden korkuyorum" demişsiniz. Anneniz filmi gördü mü? Berlin'de gördüler. Çok pozitif davrandılar ve çok beğendiler. Açıkçası çok korkmuştum verecekleri tepkiden. Çünkü filmdeki her iki kelimeden biri küfür. Bir sürü açık sahne ve sert bir cinayet var. Ama filmin anlatmak istediği duyguyu gördüler. Şöyle diyebilirim; eğer annem ve babam filmi beğenmeseydi bu ödülden aldığım zevkin yarısını alıp götürebilirdi benden. Çevremdekilerin tepkisi ve düşündükleri beni çok ilgilendiriyor.
* Ailenizle ilgili çok fazla bir şey bilmiyoruz. Nerede yaşarlar, neler yaparlar? Onlar da benim gibi Hamburg'da yaşıyor. Arada bir benim filmlerimde oynayan, Türk Konsolosluğunda memur olarak çalışan bir abim var. Başka filmlerde ve tiyatroda da seyrettim, gerçekten çok başarılı bir oyuncudur. Ama oyunculuğu ikinci planda tutuyor.
* Bundan sonraki filminizi ne zaman göreceğiz? Kafamda bir sürü proje var. Sanırım bu senenin sonu veya 2005'in başlarında yeni filmin çekimlerine başlayacağız. Senaryo yine bana ait.
* Ödülden sonra yapılan röportajlarda sizi en rahatsız eden soru ne oldu? Alman medyasından şovence sorular geldi. Ama onları durdurduk.
* Sibel Kekilli'nin porno film geçmişi ortaya çıkınca neler hissettiniz? Hem Alman hem Türk medyasında niyeyse pornoya karşı bir merak var. Bizim bütün isteğimiz Sibel'i korumak. Çünkü olan bize ve filme değil, Sibel'e oluyor. Olumsuz tepki verenlerin fikrini, Sibel'in bu filmdeki performansı değiştirecek. Ben onun geçmişini biliyordum, bunu bilerek ve göze alarak çalıştım. Sokakta rastladık ve teklif götürdük. Ama zaten 350 tane kıza sorduk bu soruyu ve hepsi sınavdan geçti. Filmlerim genelde oyuncu ödülü alır. Bu oyuncu konusundaki seçimimde ne kadar titiz davrandığımın kanıtıdır. Ben Sibel'i geçmişi yüzünden değil, en başarılı, en akıllı, en güzel, en gelişmeye açık, en hırslı ve en kabiliyetli kişi olduğu için seçtim.
* Peki bunun filmi olumsuz etkilediğini, filmin başarısına gölge düşürürdüğünü düşünüyor musunuz? Bence filme karşı daha çok merak uyandırdı. Söylemekten hoşlanmıyorum ama biz istesek de istemesek de film için reklam oldu.
* Tekrar ona uygun bir rol olursa oynatır mısınız? Ona desteğim her zaman sonsuz. Bu Sibel'in en önemli işi olarak kalmayacak. Kameranın önünde sevişmek aktörlük değildir. Bu ilk filmi ve çok parlak bir geleceği var.
* Son dönemdede Almanya'da yaşayan Türkler arasında başarılı oyuncular ve yönetmenler dikkat çekiyor. Neco Çelik de bunlardan biri. "Alltag" (Her gün) filmini seyrettim. Sizin sinemanıza çok benzettim. Yanılıyor muyum? Bunu kendisine sormanız lazım. Ben o filmi seyredemedim. Kendisini yakından tanır ve çok severim. Berlin'deki yarışmada, yan bölümde gösterilen başka bir filmi vardı ki bence çok mükemmeldi.
Ne Almanım ne de Türk. Öncelikle insanım. Kişileri insanlıklarıyla değerlendiririm, benimsedikleri kültürle değil... Bir milliyeti kabul etmek ve onu desteklemek benim tarzım olamaz Türk sinemasında çok başarılı yönetmenler ve oyuncular var. Örneğin Şener Şen ile çalışmayı çok isterim. Türk sinemasının gelişebilmesi için hükümetin desteği şart
Aynur Erdem
|
|
|
|
|
|
|
|
|