|
|
|
|
|
|
Bütün bunlara hiç değer miydi?
Biraz kırgınlıktan başladım anılarımı yazmaya. Bir köşede oturup iş bekliyordum. Ben bu kadar boşlanacak insan değilim, dedim ve yazdım.
Daktiloyu bırakıp bilgisayara alışmak gibi bir süreç değildi İkitelli gazeteciliğine alışmak. Başka türlü bir yabancılaşmaydı. Yine de her sabah erkenden evinden çıkıp 7.15'teki servise koşup gazeteye ilk gelenler arasında yer almaktan vazgeçmedi. Eskisi gibi bir heyecan değildi belki bu ama yazmasa yaşayamazdı.
Birlikte çalıştığı gençlere uyum sağlamaya çalıştı ama yazılan yazıları, yapılan röportajları hiç beğenmedi. Hatta kendisiyle yapılan röportajları bile eksik buldu "Benimle yapılan röportajlarda ben yokum, kitap var. Oysa ben olsam beni daha iyi tanıtacak sorular hazırlardım. Ayşe Arman bile 'Arkanızda birileri olmadan mı bu kadar yıl çalıştınız' diye sormuştu. Sponsorsuz çalıştığıma inanamadı. Yeni gazeteciler yazı yazmanın zevkine tam varmamış insanlar... O bir başka zevkti.
Bir haberi nasıl okuturum, okuyucuyu nasıl çekerim gibi bir kaygı yok şimdiki gençlerde. Zaten bu da beklenmiyor kimseden. Bilgisayarın başına geçiliyor ve hızla yazılıyor. Benden faydalanmaya da hiç çaba göstermiyorlar. Çok nadir bir yabancı isim soruyorlar.'' Peki Azize Bergin, Azize Bergin'e ne sorardı? "Bütün bunları yapmaya değer miydi hayatta, diye sormak isterim kendime. Bu kadar sakin bir ortamdan çık, bir evin tek kızı ol, okulunu, evini bırakıp, gece sabahlara kadar çalış...
Bunları yapmaya değer miydi, diye kendime soruyorum ama cevabını veremiyorum. An be an değişebilir. İyi bir kemancı olmayı hakikaten çok isterdim. Bizim aile hep müzisyen... Annemin büyükbabası besteci Medeni Aziz Efendi, annem keman, teyzem piyano çalar... Kuzenlerim operada çalışıyor. Ben çocukken masal dinlemedim, bestecilerin hayat hikayelerini dinledim. Müzikle yoğruldum. Müziği bırakmak zaman zaman içimi titretiyor." Sonra... İkitelli gazeteciliğinde kırgınlıkları birikince başladı yazmaya... "Biraz kırgınlıktan başladım anılarımı yazmaya. Bir köşede oturuyordum, iş veriyorlar yapıyorsun yapmıyorsun. Belirsiz bir ortam oldu bir ara... Çok kırıldım.
Ben 55 yıl bir süre gece demedim gündüz demedim çalıştım. Hiçbir iş yerinden kovulmadım, kimse bana bir şey demedi. Ben neler yaşadım ama niye böyle bir köşedeyim, diye düşündüm. Oradaki sıkıntımın verdiği öfkeyle başladım yazmaya. Rahmetli Orhan Olcay bir gün 'kovulmaktan kurtardım seni' dedi, biri başka şey dedi. Bütün bunlar çok ağır geldi. Daha yapacak çok şeyim vardı oysa. Hürriyet gazetesine yaptığım yazı dizileri her zaman olay yaratırdı. Ben bu kadar boşlanacak bir insan değilim' dedim ve yazdım."
|
|
|
|
|
|
|
|
|