Çırakların uyumu
Fransızlar'ın ünlü futbolcusu Marcel Desailly "Kaptan" adlı kitabının "Çıraklık" bölümünde şöyle diyordu: "Futbolcular arasında uyum çok az şeye bağlıdır. Takım iyi sonuçlar aldığında bu uyum kendiliğinden oluşur. Uyum sağlamak aynı zamanda tarifi güç bir simyadır. Bu durumda takım içi dengeler pamuk ipliğine bağlıdır. Haklı bir tarafı da olsa en ufak bir uyarı ya da ima binanın çökmesi için yeterlidir. Bu oyuncular fazla göz önündeyse, kariyerlerinin başında ve deneyimsizse alıngan olurlar. Maç veya antrenman sırasında en ufak eleştiriden, tavırdan hatta yan bir bakıştan etkilenip birbirleriyle çatışabilirler." Fatih Terim'in en büyük görevi, yeni oluşan Galatasaray'da futbolcular arasında bu uyumu sağlamak olacak. Terim, yeni takımı "Mücadele eden, yenilgiyi kabul etmeyen, futbolu zevk veren, kaybettiği zaman da saygı duyulan bir takım yaratmak istiyoruz" diye tarif ediyor. Kaiserslautern önüne 3-5-2 düzeniyle çıkan bu yeni Galatasaray, Ergün ve Mondragon'un dışında tam bir çıraklar ordusuydu. Bratu tek santrafor oynarken, savunmadan hücuma çıkışlarda topu Ergün kullandı, oyunu Volkan organize etmeye çalıştı. Diğerleri ise işçi arı görünümündeydi. İlk 45'te Galatasaray topun hakimiydi. Herkes ayağa, yerden isabetli oynamaya çalışıyor; topu kaptıran ya hemen görev yerine dönüyor ya da topu kazanmak için mücadeleye girişiyordu. Galatasaray'ın oynadığı futbol belki çok keyif verici değildi ama fizik gücü ve mücadele anlayışı mükemmeldi. Bu takımın zamana ihtiyacı var. Ne kadar çok maç oynarlarsa, birbirlerine olan uyumu daha fazlalaşır. Özellikle Bratu çok büyük silah. Belki gol kaçırıyor ama rakibin arkasına atılan toplara da ok gibi fırlıyor. Rakibe en az bir metre fark atıyor. Sabri'nin daha sakin olması şart. Petre, nereye gireceğini çok iyi biliyor. Ağır görünmesine rağmen iyi pozisyon alıyor. Gerektiğinde rakip savunmanın arkasınıa sarkıp gol arıyor. Attığı golde de arka direğe gidişi kendini unutturuşu ve çabukluğu mükemmeldi.
|