| |
Önemli ziyaretler
Alman, Hıristiyan Demokrat Parti Genel Başkanı bayan Merker dün Ankara'daydı... Heyetinde bir de "tekerlekli iskemleli" siyasetçi vardı: Schauble. Önce bayan Merker'den başlayalım: Alman muhalefet lideri. Yıldızı giderek parlıyor. 2006'da yapılacak seçimde "Başbakan olma şansı" çok yüksek. Ve bayan Merker, Türkiye'ye gelmek için Almanya'dan ayrılırken dedi ki: - Türkiye'yi seviyoruz... Türkiye önemli bir ülke... Ama AB üyesi olamaz... Türkiye'ye, AB içinde özel bir statü verelim.
*** Hıristiyan Demokrat Parti'nin "babası" Helmut Kohl'dür. "Dedesi" ise gelmiş, geçmiş en büyük Alman politikacısı Adenauer. Almanlar onu "bin yılın en önemli adamı" ilan ettiler. Savaşta yakılıp, yıkılan Almanya'nın küllerinden "yeni, güçlü ve modern" Almanya'yı o yarattı. Ve Adenauer, 1963'ün 12 Eylül'ünde, Başbakan İsmet İnönü'ye şöyle dedi: - Türkiye, Avrupa'nın bir parçası olacaktır. Yani bayan Merker'in "dedesinin bu beyanı ile Türkiye'ye zaten özel bir statü tanınmış oldu."
*** İsmet İnönü ile Adenauer, 1963'te "bir belge imzaladılar." Bu belge "özel statünün" ta kendisi. Bu belgeden sonradır ki... Avrupa'ya "kök saldık." Gümrük Birliği'ne girdik. "Bazı ayrıcalıklar" elde ettik. Türkiye'de yaşayan Avrupalılar'a "bazı ayrıcalıklar" verdik. Bütün bunlar "zaten özel statü." Bugün Türkiye'nin "ayrı bir özel statüye" ihtiyacı yok.
*** Cumhurbaşkanı Johannes Rau'nun "yedi yıllık görev süresi" bu ilkbahar doluyor. Almanya "yeni Cumhurbaşkanı'nı" seçecek. Federal Parlamento ile Eyalet Parlamentolarında "çoğunluk" hangi partideyse "Cumhurbaşkanı'nın kim olacağını" o parti belirleyecek. "Şu andaki" durum: Çoğunluk bayan Merker'in partisi CDU ile, "CDU'nun güçlü arka bahçesi... Bavyera Eyalet Partisi" konumundaki Hıristiyan Sosyal Parti (CSU)'de. Yani dün Ankara'yı ziyaret eden bayan Merker "yarın kimin Alman Cumhurbaşkanı olacağını belirleyecek" isim. Bu bakımdan bayan Merker ve söylemi "çok önemli." Ve bu söylemin "en önemli bölümü... Özel statü sözleri" ise bizim için tam bir kandırmaca.
*** Başbakan Helmut Kohl'ün bir "perde arkasındaki adamı... Güçlü beyni... Kara kutusu" vardı: Schauble. "Parlak... Kitapları olan... Fikir üreten" bir eski Bakan. Schauble suikastta yaralandı. "Tekerlekli iskemleye" mahkum. Ama hala "güçlü... Üretken... Etkin." Ve dün bayan Merker ile birlikte Ankara'daydı. Johannes Rau'dan boşalacak Alman Cumhurbaşkanlığı'nın en güçlü adayı işte bu Schauble. Yani biz dün bir anlamda "yarının Almanyası'nın muhtemel en üst yönetim ikilisini" ağırladık.
*** Gelecek hafta da Başbakan Schröder, Türkiye'ye gelecek. Schröder "bizim AB'ye girmemizden yana." Ama "siyaseten" çok güçlü değil. "İktidardaki süresi" giderek azalıyor. "Müstakbel başbakan bayan Merker" ise, AB üyeliğimize karşı. Yoksa Almanlar'ın biri gelip bize yumruk atıyor, sonra da diğeri pansuman yapmaya mı geliyor?
*** "Bu konu" çok derin. Ama bugün noktayı burada koymak zorundayız. Son sözümüz ise şu: Türkiye'nin gündem konuları artık "Almanya'nın iç politika sorunları" olmaya başladı. Bunun ne kadar farkındayız ve bu amaçla "nerelerde, hangi yeni politikaları" üretiyoruz?
|