 |
ALMANYA'YI BÜYÜLEYEN İKİ GENCECİK TÜRK: Birol ve Sibel
|
|
Birol Ünel, Almancası Türkçe'sinden iyi olan bir sanatçı. Biz hiç tanımıyoruz, ama Almanya'da oldukça popüler. Uzun yıllardır Almanya'da olan sanatçı, ciddi bir tiyatro eğitimi almış. Ünel, çok-kültürlülük denen olayın aslında bir armağan olduğunu, bunun Almanlar için bir nimet olduğunu söylüyor. Ama tüm Almanların bu nimetin farkında olmadığını ekliyor. Tabii ki bizim için belki en ilginci Sibel Kekilli. 1980 doğumlu bu gencecik Türk kızı, hiçbir oyunculuk eğitimi almamış. Essen'de bir büyük mağazada çalışırken 'keşfedilmiş'. Buna karşın filmde çok iyi oynuyor, adeta tüm filmi üzerinde taşıyor. Ve de rol gereği bol bol soyunuyor, sevişiyor. Peki, Almanyalı Türk çevresi ve özellikle ailesi bunu nasıl karşılayacak? Fatih Akın, Sibel'i 250 aday arasından seçtiklerini, varoşlardan gelen birçok yetenekli Türk kızının 'soyunma sorunu' nedeniyle geri döndüğünü söylüyor. Sibel ise biraz utangaç, ama kendine güvenli biçimde konuşuyor. Herşeyi rol için yaptığını, tepkilere göğüs gereceğini söylüyor. Aileden sadece dayısı görmüş. Annesinin zaten hep arkasında olduğunu söylüyor, ailesine güveniyor. Ayrıca filmin yararına inanıyor: "Aileler çocuklarına arka çıkmazlarsa neler olabileceğini anlayacaklar." Sibel filmi çekerken olgunlaştığını, hayatı daha iyi tanıdığını söylüyor. Yani "Bir film çektim, hayatım değişti" diyebilir artık... O, zarif güzelliği ve içten oyunuyla önü açık bir oyuncu, geleceğin parlak bir sanatçısı... İşte mucize gibi gözüken bir başarının ardındakiler... Ben, hele Yunanlı Angelopoulos'un filmi Altın Ayı için en büyük aday olarak gösterilirken alınan bu ödülün siyasal uzantıları bile olduğuna ve Türkiye'nin AB için önünü daha da açtığına inanıyorum. Bu filmden sonra eminim ki Almanlar yanıbaşlarındaki Türklere biraz daha olumlu bir gözle bakacaklar.
|