|
|
Seni seviyorum lan Jale!
"Bir bahar akşamı rastladım size"den "Seviyorum lan Jale"ye geldik. Sevgililer gününüz kutlu olsun!
BİR nostalji rüzgarına kapılmış değilim. "Ah nerede o eski aşklar" klişesini tekrarlamaya da niyetim yok. Ama televizyonda yaşanan kaba saba ilişkilerin "aşk" diye yutturulmasına da gönlüm razı olmuyor doğrusu. Magazin basınında sıkça rastladığımız günübirlik ilişkilerin adına "seks" yerine "aşk" demek ne kadar doğruysa, içinde "saygının" olmadığı birlikteliklerin adını "aşk" koymak da o kadar doğrudur!.. "Ekmek Teknesi"ndeki delikanlı, sarışın sevgilisine "Seni seviyorum lan Jale" dedikçe, tüylerim diken diken oluyor. Tamam, bu bir güldürü dizisi... Durum komedilerinin üzerine basmak, olayları biraz abartmak gerekiyor. Ama ya bu olup bitenleri "kurmaca" olarak algılamayı beceremeyenler ne olacak? Zira onlar televizyonda gördükleri her şeyi "mesaj" olarak algılıyor, oradaki karakterlerden kendilerine "hayat biçimi" üretiyorlar. Ya aşkı en samimi ve içten ifade etme biçiminin sevgiliye "lan" demekten geçtiğine inandırırlarsa kendilerini?.. Ya tutkularını ifade etmenin en kestirme yolunun "Bitirdin lan beni" diye başlayan cümleler kurmak olduğuna kanaat getirirlerse? Aşk, "incelik" ister. Ağaç hızarında elmas yontmak, demirci örsünde pırlanta dövmek nasıl mümkün değilse, kaba ve hoyrat ellerde aşkı dokumak, küfre alışkın dillerde aşk şarkısı okumak da o denli zordur. Evet, "samimiyet" her zaman kazandırır. Ama samimiyet ile "laubaliliği", içtenlik ile "kabalığı", doğruluk ile "damdan düşer gibi konuşmayı" birbirine karıştırmamak koşuluyla... Kendimi bu devre ait hissetmediğim anların sayısı hızla artıyor. Acaba sevgiliye "siz" diye hitap edilen, "Bir bahar akşamı rastladım size" diye şarkılar bestelenen yıllarda yaşasaydım, daha mı mutlu olurdum?
|