Burgazada'nın kızıl çamları...
Burgazada'da çıkan orman yangını sonucu heder olan 40 hektarlık kızıl çam alanının ağaçlandırılması çalışmaları hakkında 12.01.2004 tarihli SABAH Posta Kutusu'nda İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü'nün bir açıklaması yayımlandı. Anlaşıldığına göre Orman Fakültesi hocalarının da görüşü istikametinde kızıl çama devam etme yerine bazı gerekçeler ileri sürülerek geniş çaplı bir tür değişikliğine gidilmiş bulunmaktadır. Karacasu tepelerine kadar uzanan Bolu'nun o ünlü orman varlığı 960'lı yıllarda bloklar halinde bir rüzgar devriği felaketi yaşadı. Durum tespiti ile ileride ne yapılması gerektiğini belirlemek amacıyla, yine Orman Fakültesi hocalarının önderliğinde ilmi ve teknik geniş çaplı bir inceleme heyeti kuruldu. Kastamonu Başmüdürlüğü'nü temsilen ben de bu heyete dahil oldum. Sanırım şimdi emekli olan Prof. Besalet Hocam da vardı. Alan gezilirken görüldü ki, devrik ağaçlarda sathi bir köklenme var. Bu yüzden belki de ağaçlar şiddetli rüzgara mukavemet edememişler. Toplantı sonucu bu durumu göz önüne alan benim de hocam Prof. Fikret Saatçioğlu, ağaçlandırmada bir tür değişikliğine gidilmesi görüşünü ileri sürdü. Ancak zamanın ormancılarının "ağa" diye hitap ettikleri sevgili ağabeyimiz Dr. Kemal Savaş, bu görüşe şiddetle karşı çıkarak "Hocam, hocam!" dedi, "bu dağlar, bu orman yüzlerce, binlerce seneden beri burada vardı. Elbette nice felaketler yaşadı. Ama sonuçta bize bu türü armağan etti. Demek ki, toprağıyla, ekolojik şartlarıyla bu tür buraya uygun düşüyormuş... Şimdi bizim bu mirası tepip atisi meçhul bir tür değişikliğine gitmemiz, kanaatimce büyük bir basiretsizlik olur. Zaten görüşünüzü destekleyen buraya mahsus bir tecrübe de mevcut değil. O halde, mevcut düzene dokunmayalım." Hoca'nın görüşü kabul görmedi ve ormanın düzenine dokunulmadı. Şimdi birkaç sütü bozuğun yangın çıkarma ihanetinden korkup Buzgazada'da hemencecik bir tür değişikliğine karar verilmiş olması karşısında belki bir "teenni" vesilesi olur düşüncesiyle böyle bir hatırlatmada bulunmayı uygun gördüm. Hemen ilave edeyim, benim bir iddiam, ithamım, hatta bir eleştirim söz konusu değildir. Sadece ufacık bir temennim olacak... Adalar kızıl çam ile özdeşleşmiştir. Bir bakıma boynu bükük kızıl çamlar Adalar'ın alameti farikasıdır. Böyle bir kimliği ve rolü olan kızıl çamlara vefa gösterilmeli, dışlanmamalıydı. Şayet başka türler de katılmak isteniyorsa, yine de kızıl çam karakteri korunmalıydı derim. KENAN ÜNALDI (Orman Mühendisi) BEYLERBEYİ / İSTANBUL
|