|
|
Naftalin kokulu bir bayram
Televizyon izleyicileri bu bayramı dizilerin ve programların tekrar bölümleriyle geçirdiler
HER bayram olduğu gibi bu bayram da "Yakından Kumanda" olarak mesai arkadaşlarımızla birlikte nöbetteydik. Okurlarımız eleştiri ve taleplerini bayram-seyran demeden bize ulaştırdılar. Eleştirilerin başında "Bayram boyunca neden bayat program ve dizileri izlemek zorunda kalıyoruz?" sorusu geliyordu. Gerçekten de birkaç dizi ve program hariç, ekranlar bayram süresince adeta kepenk indirmiş gibiydi. Program ve dizi tekrarları, bayramı ekran başında geçirenleri canından bezdirmişti. Telefonlarımız susmadı, E-mail box'ımız öfkeli mesajlarla dolup, taştı... Peki bayram ekranı neden naftalin kokuyordu? Çünkü reklam verenler, ajanslar ve medya pazarlama şirketleri bayram tatili süresince televizyonun izlenmeyeceğini, reytinglerin düşeceğini hesap ederek, yeterince reklam vermemişlerdi. Bu durum, dizi ve programların "birim maliyetlerini" yükseltiyordu. Yani yeterli reklam almadan yayınlanan her program, ticari bir kuruluş olan özel televizyonlar için "boşa atılmış kurşun" anlamına geliyordu. Televizyoncular da çareyi eski programları ekrana sürmekte bulmuştu. Ocak ayı boyunca pek çok diziye verilen aranın nedeni de reklam bütçelerinin belirlenmemesinden doğan bu "reklam tıkanıklığı" idi. İyi de, işin ticari boyutu ekran başındaki izleyiciyi neden ilgilendirsin? Ekran karşısındaki sıradan vatandaş "birim maliyeti" hesabından anlar mı? Burada reklam vereni, ajansları, pazarlama şirketlerini ve televizyon yönetimlerini bekleyen çok önemli bir tehlike var. Eğer izleyiciyi bir kez küstürürseniz, geri döndürmeniz güç olur. Ekonomide pazar payını arttırmak kadar "mevcut pazarı korumak" da strateji gerektirir. İzleyiciyi salt "ticari meta" olarak görmek, televizyon programlarının akışını ve içeriğini tamamıyla reklam sektörünün inisiyatifine terk etmek, uzun dönemde bana pek akılcı bir yatırım gibi görünmüyor. Her gün TV izleyicisiyle "bire bir" yüzleşen biri olarak, benden uyarması...
|