|
|
Bu çocuklar gerçekten bizim mi?
Ali Kırca'nın "Siyaset Meydanı"na çağırdığı çocuklar Başbakan Erdoğan'a soru sorarken hep bunu düşündüm
FİKİR son derece ilginçti. Acaba çocuklar karşılarında Başbakan Tayyip Erdoğan'ı bulduklarında ona neler soracaklardı? Ülkenin durumu çocukların penceresinden nasıl görünüyordu? Dünyanın en saf, en duru, en samimi "yaklaşımını" bir çocuk gösterebilirdi zira... Ama o da ne?
Çocuklar meğer çoktan büyümüş. Belki de zorla "büyütülmüş"... İçlerinden bir tane bile "çocukça" soru soran çıkmadı. "Tayyip amca ben bisiklet istiyorum ama babam almıyor. Ona para verebilir misiniz?" diyen olmadı. Peki ne sordu çocuklar? Boylarından büyük sorular: "Avrupa Birliği'ne girecek miyiz?" "IMF'ye borcumuz ne zaman ödenecek?" "Yerinden yönetimi neden savunuyorsunuz?" Çocukların ülke gündemine yakın durmaları hatta ona sahip çıkmaları ilk bakışta olumlu görünebilir.
Hatta yüzeysel bir bakış açısıyla "yarınlar adına daha fazla umut beslememize" neden olabilir. Peki ya çocukluk? "Adam olmak" için öncelikle çocukluk evresini geçirmek gerekmez mi? Vaktinden önce olgunlaşan meyve kurda kuşa yem olmaz mı? Gündemin kasvetine bu kadar bulanmak çocukluğun renklerine hiç mi hiç yakışmıyor doğrusu.
"Bilinçli", sosyal yönü güçlü bir nesil yaratalım derken, onların çocukluğunu ellerinden mi alıyoruz acaba? Siyaset Meydanı'ndaki çocuklar ya öğretmenlerinin ve ebeveynlerinin ellerine tutuşturdukları "pusulaları" seslendirdiler ya da çocukluklarını ötelemiş yüreklerini... Her ikisi de birbirinden kötü, birbirinden tehlikeli...
Asıl tehlike ise "bastırılmış çocuklukların" istenmeyen anlarda ortaya çıkması... Kim bilir belki de politikada, iş hayatında koca koca adamların yaptığı "çocukça" hatalar, yıllar önce yaşanmak yerine ötelenen çocuklukların eseridir...
|