kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
  » Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
Günaydın
ATV
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
SABAH bunu neden manşet yapmadı
SABAH o manşeti neden yapmadı

Neşter Operasyonu haberlerini manşet yapmamanın haklılığını sonuca bakıp görebiliriz

YÜKSEK Yargı'ya rüşvet haberlerini manşet yapmadık. Çünkü daha önce benzer iddiada operasyonlarla çok kişinin hayatı karartıldı. Medya da bunda pay sahibiydi. Biliyoruz çünkü o zaman bu işin ya içinde ya da kıyısındaydık. Ama artık bitti, biz bu oyunda yokuz.

***

SABAH bunu neden manşet yapmadı

Neşter Operasyonu'nu manşet yapmadık. Çünkü yakın tarihte benzer isimli operasyonlar pek çok insanı medyanın da katkısıyla mağdur etti. Biliyoruz, çünkü bunu yapanlardandık... - O eski operasyonlara omuz veren medya, katkı yaptığı mağduriyetlerin bedelini ödeme sırası gelince arkasını döndü. Biliyoruz, çünkü bunun içindeydik. Ama bitti, biz artık bu işte yokuz....

YAŞAM sizi her gün test eder. Yaşam, kendinizi sürekli kanıtlamanız gereken bir yarış alanı gibidir. Bu Türkiye'de başka ülkelerde olduğundan daha fazla böyledir. Çünkü netice itibariyle bu topraklar Bizans'ın mirasçısıdır. Yani yaşamın sizi sınama olasılığı çok yüksektir.
Örneğin biz 8 Ağustos 2002'yi yayıncılık anlayışımız açısından milat ilan ettik. O tarihte yeni bir SABAH doğduğunu ilan ettik. Bazı ilkeler ortaya koyduk.
Bu ilkelerden biri demokrasiye karşı tezgahlara alet olmayacağımızdı. Hatırlamıyorum, belki ilan etmemişizdir ama, diğer bir ilke de soruşturmaları sansasyonel hale getirerek toplumda bir terör ortamı yaratılmasına katkı yapmamaktı.
Çünkü SABAH'ın yakın geçmişinde bu iki olayın örnekleri de mevcuttu. SABAH'ın yeni yönetiminin "ilkesizlik, tutarsızlık" olarak nitelediği ve özeleştirisini içtenlikle yaptığı bu olayların yeniden önümüze konacağını biliyorduk. Yaşam bizi yanıltmadı. Sınav "Neşter-2 Operasyonu" adı altında önümüze geldi.

HESAPLI SORUŞTURMALAR
Biz bu soruşturmayı manşet yapmadık. Bundan sonra da böyle önümüze konmak istenen ısmarlama, hesaplı soruşturmaları ısrarla büyük haber yapmayacağız. Niye mi? Yukarıda da belirttiğim gibi, SABAH'ın da bir parçası olduğu Türk Medyası'nın yakın tarihi yüzünden. Türkiye çok kısa bir süre öncesine kadar "Akbaba, balina, şahin" gibi çeşitli isimler verilen operasyonlara tanık oldu. Kimi bakanlar ortaya çıkıp "Yakında büyük bombalar patlayacak" dedi, ardından birtakım isimleri hedef gösterdi. İnsanlar gözaltına alındı, fotoğrafları çekilip kamuoyuna ilan edildi, medya baskısı nedeniyle yargıçlar tarafından tutuklanıp cezaevine kondu. Sonra bu insanların bir kısmı tahliye oldu, kimi de beraat etti.

BEDELİ KİM ÖDEYECEK?
Yani bu insanlar kötü niyetli soruşturmacılar ve onlarla işbirliği yapan medya yüzünden mağdur oldu. Bu insanların çocukları aylarca boynu eğik gezdi, eşleri insan içine çıkamadı. Bugün kimse onların çektikleri acıların, uğradıkları haksızlıkların bedelini ödemiyor. Kimse onlardan özür dilemiyor.

Demek istediğim şu, Türkiye'nin parçalı siyasi yapısı, devlet üzerinden beslenen bir medya gücüyle birleşince, ortaya korkunç bir terör makinesi çıktı.

Devlet bankaları kredisine bağlı, özelleştirmede sürekli aslan payı kapmak isteyen, devletin kaynaklarını kendisine "pompalamak" isteyen gruplar, kimi siyasilerin bu hesaplarını kendilerine rakip gördükleri insanları tasfiye etmek için kullanmaya çalıştı. Kimi işadamları rekabetten silinmek için aptalca nedenlerle gözaltına aldırıldı. Amaç, polis nezaretinde bir fotoğrafını çektirip o işadamını küçük düşürmekti. Biz bunları bu grupların hem içinde, hem de biraz kıyısında yaşadık. Kimi gerçekleri zaman içinde daha iyi anladık.

SABAH'a, niye manşet yapmadın, diye çağrı yapmaya kalkan patron içoğlanlarının, kalemini yabancı şirketlere kiralayan kimi köşe yazarlarının satırlarının gerçek niyetini çok önceden gördük. Onun için "Neşter-2" operasyonuna şüpheli yaklaştık. Çünkü, basının kimi gruplar ve siyasiler arasındaki çekişmede topçu gücü olarak kullanılmasını istemedik. Yakın geçmişte basının yaptığı asılsız haberlerle kimi mevzilerin dövüldüğünü, yargının terörize edildiğini biliyorduk.
Bu bir hazırlık soruşturmasıydı. Ama birileri bunu ısrarla "Yüksek yargıda rüşvet şoku" olarak pazarlamak istedi. Bu soruşturma, içinde şiddet ve tehdit unsuru içermemesine rağmen, mafya tipi suçlarla mücadele amacıyla çıkarılan 4422 sayılı yasa kapsamında yürütüldü, bu dikkatimizi çekti.
Ayrıca, biz yargıya eleştirilerimize rağmen Yargıtay, Danıştay gibi Türkiye'nin temel yüksek yargı kurumlarını dedikodulara veya birkaç yargıcın yaptığı iddia edilen yanlışa kurban edemezdik. Son olarak da gözaltına alınan ve haklarındaki iddiaların hiçbiri kanıtlanmamış olan zanlıların çocukları, yakınları ve bir onurları olduğunu çok iyi biliyorduk. Bu soruşturmada ortaya atılan iddialar bir ticari gruba veya yüksek yargıya çamur atmak için tezgahlanmış bir olay olabilirdi. Üstelik henüz bir hazırlık soruşturmasıydı.
O nedenle daha hassas davrandık. Hepsi sonradan serbest bırakılan insanlar ve Türkiye'nin önde gelen firmaları, yargı erki ve kurumu hakkında abuk sabuk haberler yapmaktan kaçındık. Ayrıca bu soruşturmada bazı hukuki sıkıntılar dikkat çekiyor. İşte en can alıcı soru. Ceza Muhakemeleri Usulü Hukuku ilkeleri çiğnendi mi? Soruşturma niçin mafya tipi suçlarla mücadele etmek amacıyla çıkarılmış olan 4422 sayılı yasa kapsamında yürütüldü?

CEBİR VE ŞİDDET NEREDE?
Bilindiği gibi, 2001'de 4422 sayılı yasada yapılan değişiklikle bu yasanın ancak "cebir ve şiddet" gibi zor ve tehdit unsurlarını kullanan haksız örgütlenen grupların eylemlerinde (yani mafya tipi suçlarda) uygulanması karara bağlanmıştı.
Rüşvet vermek için bir çete oluşturdukları iddia edilen bir grup insanın eyleminin 4422 sayılı yasa kapsamına girmeyeceği gayet açık. Yani burada bu insanlar, bazı yargıçlara tehdit veya zor kullanarak para vermiş olamayacağına göre, bu yasanın uygulanması da söz konusu olamaz.
Öyleyse niye özellikle bu yasa uygulanmak istendi?
Buradaki asıl amaç, bu yasanın soruşturmacılara verdiği olağanüstü yetkileri, suç veya suçlu aramaktan ziyade, bazı kurumları (yani yüksek yargıyı) toptan dinlemek, izlemek ve daha sonra da baskı altına alıp yıpratmak mıydı?
Çünkü ortada hiçbir şey yokken, soruşturma "yüksek yargıya rüşvet" operasyonu olarak ilan edildi. Tıpkı eski günlerde olduğu gibi, geleceği davul zurna ile birkaç gün önce ilan edildi. Yine altını çizerek söylüyorum, eksiklikleri, yanlışlıklarını görmezden gelemeyeceğimiz, ama Türkiye'de bireysel özgürlüklerin en büyük güvencesi gördüğümüz yüksek yargıya başka bir biçim mi verilmek istendi? Kimse unutmasın, Türkiye'yi komşularından ayıran, iyi-kötü laik bir demokrasi yapan sadece insanların 4 veya 5 yılda gidip oy kullanması değildir. Bizi komşularımızdan farklı kılan, örnek olmamızı sağlayan, Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi belirleyen, siyasi iktidardan önemli ölçüde bağımsız yüksek yargısıdır.

İŞTE BİZİM DURUŞUMUZ BU
Biz mesnetsiz iddialar ve saçma sapan ifadelerle bu kurumların yıpratılmasının karşısında olacağız. Biz, iftira niteliğindeki manşetlerle Türkiye'nin en güzide kurumlarının çamura bulaştırılmasına izin vermeyeceğiz. Biz, Türkiye demokrasisinin teminatı yüksek yargının siyasi iktidardan bağımsızlığının yanında olacağız.

(Altını tekrar çiziyorum, bu duruşumuz Türkiye'de yargı sisteminin yanlışlarını dile getirmemize engel değildir. Biz Türkiye'nin azgelişmiş bir ülke diktatörlüğü yönünde değil de, demokrasi yönünde ilerlemesini sağlayan kurumlarının güçlenerek yoluna devam etmesi için çalışacağız. Yapıcı eleştiri veya haberlerden kaçınmayacağız.)

İkinci üzerinde durulması gereken, soruşturmanın gizliliği ilkesidir. Yine 4422'nin kullanılması sayesinde insanların kollarına polis girmiş şekilde fotoğraflarının çekilmesi sağlanmıştır. Çünkü 4422 sayılı yasa 4 güne kadar gözaltı süresine izin vermektedir. Polisin Adli Tabip'ten sağlam raporu alması gerekmektedir.

Yargıç bu insanların tutuklanmasına gerek görmemiştir. Hukuki olarak onları aklayabilir de. Ancak, bu fotoğraflar sayesinde o insanların hukuki olmayan sicillerine kara bir leke sürülmek istenmiştir. Bu da ayıptır. Bu garipliklerin ışığı altında kafamıza ısrarla takılan, bağımsız kimi gazetecilerin soramayacağı soru şudur: Bu soruşturma vesile kılınarak yüksek yargı yıpratılmak veya etki altına alınmak mı istenmiştir? SABAH'ın da katılmış olduğunu düşündüğünüzde, ortaya çıkacak topyekun bir basın saldırısıyla yüksek yargı sindirilmek mi istenmiştir? Burada affınıza sığınarak çok önemli bir konuya değineceğim.

Basında çoksesliliğin ve rekabetin vazgeçilmezliği. Eğer SABAH da, bu olayı "yüksek yargıya rüşvet" olarak değerlendiren, suçlanan gruplardan birini görüp, birini es geçen medya grubunun etkisi altında olsaydı, ne Yargıtay, ne Danıştay başkanları sesini duyurabilecekti. Belki de yargıç, kamuoyunda infial gerekçesiyle suçluluğuna inanmadığı insanları tutuklamak zorunda kalacak, birçok kişi telafisi mümkün olmayan mağduriyetler yaşayacaktı...

DEŞİFRE EDİLECEK OLANLAR
Bu satırları yazarken, oyunları bozulanların küfürlerini duyuyorum. Onlar bize daha çok kızacak. Çünkü biz hiçbir zaman onların kirli oyunlarının parçası olmayacağız. Bu konu Türkiye'de hukuk devleti anlayışını, yargı üzerinde baskı yaratma çabasını, medya terörünü, insan hakları kadar insan onurunu da yakından ilgilendirdiği için birkaç gün boyunca yazmaya devam edeceğiz. Bugünlük son not: Kendisi de benzer hukuk dışı uygulamalara maruz kalan AK Parti yönetiminin doğruluğu kanıtlanmamış iddiaları, yüksek yargıya neşter diye pazarlamaya çalışan kamu görevlilerini bulup deşifre edeceğine inanıyoruz. Aksi halde kendileri hakkında ortaya koydukları mağduriyet iddiaları ve adalet taleplerine kamuoyunu inandırmaları zor olacaktır.

***

"Yolsuzluk kötüdür ama yolsuzluk iftirası ondan daha kötüdür" Franklin Roosevelt ABD Başkanı)
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
 Karlıdağlar Mezarı Oldu
 Tayyip Bey ile aramızı bozuyorlar...
 İstanbul bombacılarının izi İsviçre'de bulundu
 Pervez Müşerref Ankara'ya geliyor
 İki öğretmenin ismi derslikte yaşayacak
ÖMER LÜTFİ METE
Bilgin ahlakı ve YÖK
BİRKAÇ gün önceki YÖK'le ilgili...
REFİK DURBAŞ
Kaçak elektrik operasyonu
BİR süre önce Ankara'da kaçak...
SAVAŞ AY
'Nasıl savaşacaksan öyle eğit'
BİR hafta içinde iki...
YAVUZ DONAT
Aday enflasyonu
İZMİR- Cuma akşamı İzmir'e geldik...
'Suikast Kapısı'nda 500 kiloluk bombalı saldırı 25 ölü, 70 yaralı
Bağdat'ta Saddam'ın yakalanmasından bu yana en kanlı saldırı...
Amerika'dan kaçan kaçana
Güvenlik kaygısı herkezi korkutuyor
ÖZGÜRLÜKLER ülkesi...
F. Bahçe lige hayat verdi
F. Bahçe lige hayat verdi
Kural hatası nedeniyle yeniden oynanan maçta perdeyi yeni transfer...
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Hava Durumu | Günaydın | Bizimcity | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.