| |
|
|
Burçin benim evimde öldü abi
Tüm İstanbul Polisi bu olayın faillerini ve Burçin'in over doz aldığı yeri evi merak ederken evin Vatan Emniyet'in az ötesinde bir apartman dairesi olduğunu kim tahmin edebilirdi ki?
İŞTE sürpriz itirafcının Burçin'nin ölüm gecesini anlattığı sarsıcı anlar şöyle: Ben Mehmet Tarık Ceyhan. 43 yaşındayım. Ünlü bir iş adamının eski makam şoförüyüm. Daha önce uyuşturucu olayından tutuklanıp hüküm giydim. Yıllarca cezaevinde yattım. 1,5 yıl önce serbest kaldım. Artık eroin, kokain kullanmıyorum. Ara sıra hap, o da tedavi yerine yani. Bu alemden tanıdığım içici ve satıcı olan iki arkadaşım benim Fatih'te annemle oturduğum eve uğradılar. Anneannemin vefatı dolayısıyla annem Ankara'ya gitmişti. Evde yalnızdım. Sabri ve Kerim adlı bu arkadaşlarımın yanlarında getirdikleri "taş" dedikleri kokaini çizgi yaptılar. Burunlarına çektiler yani. Hırıltılar geliyordu O sırada Sabri'ye bir telefon geldi. Konuştuktan sonra dedi ki; bir kız arkadaşın sağlığı kötü. Gidip alalım mı? Peki dedim alıp geldiler, Otelden almışlar. Alıp getirdiler. İlk kez gördüğüm o genç kızın durumu kötü görünüyordu. Genç ve güzeldi ama bitik hallerdeydi. Gelir gelmez koluna şırınga yaptı ve uyudu. Hepimiz bir yere kıvrıldık ardından. Sabah olduğunda biz üç arkadaş uyanmıştık ama kız hala uyuyordu. Bana "uyanana kadar burada kalabilir mi" dediler. Benim de aynı yaşta iletişimde okuyan bir kızım var. Aklıma o geldi, üzüldüm, kıyamadım, kalsın peki dedim. Öğlene doğru kız uyandı. Kahvaltı eder misin diye sordum, yok abi ben malımı alayım dedi. Israr etmeme rağmen çantasından çıkardığı malın yarısını koluna vurdu. Ama iğne kırıldı ve teninde kaldı. Baktım baygınlaşır gibi de oldu, hemen tuzlu su yaptım içirdim zor bela. Bir süre daha sızdı kaldı. Ben içeri girip traş oldum ve çıktım. Baktım ki kalkmış, yarı baygın halde ve malın son kısmını da vuruyor kendine. Üzerine atıldım ama ben daha tutamadan kapaklandı kanepeye. Soluğu kesilmiş haldeydi. Hırlamalar geliyordu. Sarstım, tokat filan attım nafile. Baktım ki gitti gidiyor. Hemen kalp masajı ve ağızdan suni teneffüz yaptırdım. Burnundan köpükler geldi. Sonunda gözleri tamamen döndü ve nefessiz kaldı. Çılgına döndüm. Yarım saat filan kendime gelemedim. Sonra üzerine çakı bıçağı koydum ki şişmesin. Sabri'ı arayıp hemen gelin kız öldü dedim. Onlar da panikledi. 1-2 saat sonra geldiler. Bu kez 4 kişilerdi. Ama Kerim ve diğer ikisi kızın gerçekten de öldüğünü görünce korktu ve kaçar gibi terk ettiler binayı. Baktım Sabri'da gidiyor dellendim: " Bana bak hallet şu işi yoksa polisi ararım dedim. Şunu bir hastaneye götürelim bir şey yapalım dedim. Tamam götürelim sedyaya bırakır kaçarız dedi. Zor bela taşımaya başladık. Acayip ağırlaşmıştı sanki. Sabri'ın tipo arabasının arka koltuğuna yatırdık. Önce hasekiye sonra cerrahpa'ya gittik. Emniyet'e 500 metre Ama her iki acil kapısında da polişs araçları vardı. Sabri Şunu bir top sahasına filan bırakalım dedi. Ben hastane fikrinde ısrar ettim. Ama sonunda o mezarlıkların filan oraya soktu arabayı. Boynunda zincir, çantasında cep telefonu da vardı. Biz onları da yanına bıraktık. Ayrıca ayakabıları da iyi marka Adidas'tı. Ama fotoğraflarda ayakabı ve çanta yanında yoıktu. Zaten bizim bıraktığımız yer değildi orası. Birileri onu oradan ilerilere taşımış olmalı Sonra beni eve bıraktı ve gitti Sabri. Sonra senin yazılarını okudum vicdan azabı çektim. Arayıp olayı anlatayam, öyle teslim olayım dedim." İşte böyle bir dehşet olaydı yaşanan. Mehmet'in söylediklerini dinledikten sonra ilk işi olarak oalayın soruşturmasını yürüten Zeytinburnu Savcısı A.Ferit Seren ve İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah'ı arayıp durumu ilettim. Savcı bey yanında polkis ekipleriyle bizzat geldi teşekkür edip teslim aldı, benden bu şahsı. Mehmet'in ayrılırken söylediği son sözler şuydu: " Kızım beni kötü bilmesin Savaş Abi. Annem beni kötü bilmesin. Onu yaşatmak için her şeyi yaptım ama başaramadım..."
|