| |
Prof. Ünsal Oskay efsanesi
BİR süre önce kışkırtıcı bir başlıkla konuyu ele almıştım: "Reality-show denilen programları izlemeyenler kendini aydın saymasın..." Mesaj yerine ulaştı. Sağda solda bu tür programlar üzerine fikir yürüten akademisyenlerin yazı ve söyleşileri çıkmaya başladı. Ve vahim bir durumla karşılaştık. Öyle olduğunu zaten biliyordum. Ancak durum belgelenmiş oldu. Nedir belgelenen? Şu: Türk aydını, akademisyeni teorik-kitabi bir bilgi birikimine sahip. Ancak bu birikimi içinde yaşadığı toplumu anlamak- açıklamak için kullanmıyor. Onun yerine 'doğru değerleri' anlatmaya çalışıyor. (Tabii hepsi böyle değil.) Prof. Emre Kongar örneğini geçen hafta burada ele almıştık. Tekrarlamanın gereği yok. Bu kez de iletişim bilimci, sosyolog, Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Ünsal Oskay'a değinmek isterim.
*** Prof. Oskay benim hocam olmadı. Ama birçok öğrencisini tanıdım. Hocalarını neredeyse taparcasına seviyorlar. Küçük çaplı bir efsane olmuş. Öğrencilerinin iyi yetişmesi için çırpınan, tatlı, nazik, hoşgörülü bir insan olduğu belli. Emre Kongar gibi onunla da, mesela bir rakı masasını paylaşmak isterim: Tadından yenmez bir sohbet olacağından eminim. Oskay'ın, Batı'da, özellikle ABD ve İngiltere'de geliştirilen 'iletişim' literatürünü yalamış yutmuş olduğundan kuşkum yok. Kitaplarının dip notlarına ve kaynakçasına bakmak dahi yeter. Adam biliyor! Biliyor ama neyi biliyor? Dediğim gibi literatürü biliyor, kitabı biliyor, teoriyi biliyor. Peki ya Türkiye? Sessizlik!
*** Bir süre önce Prof. Oskay'ı, Haluk Şahin'in sunduğu 'Derin Haber' (TV 8) programında izledim. Şahin, Ben Evleniyorum adlı 'realityshow'la ilgili bir soru yöneltiyor. Oskay cevabına "Adorno der ki..." diye başlıyor. Anlatıyor,anlatıyor... Aaa, o da ne, 'Ben Evleniyorum'u izlememiş ki! Bir başka soru... Bu kez de, diyelim ki George Gerbner'dan bir alıntı... Sanki şöyle olmuş: Haluk Şahin, hocayı programa davet etmiş. 'Şunu, bunu konuşacağız' demiş... Ünsal Oskay öğrencilerine 'Çocuklar, bu ne programı yahu' diye sormuş. Öğrencileri "Bir 'reality-show hocam" demişler. Oskay da 'realityshow'larla ilgili yabancı literatürü şöyle bir gözden geçirip TV8 stüdyosunun yolunu tutmuş. İşin ilginci Oskay bu tavrını daha sonra da değiştirmedi. Örneğin Neşe Düzel ile yaptığı söyleşi Radikal'de yayımlandı. (5 Ocak) O kadar belli ki: Popstar hakkında konuşuyor ama programı doğru dürüst izlememiş. Belki şöyle bir bakmıştır. Milliyet'in cuma günleri verdiği, Can Dündar'ın yönettiği Popüler Kültür ilavesinde Ünsal Oskay her hafta bir konuyu söyleşi biçiminde ele alıyor. Okuyoruz... Aynı şey: Türkiye'ye uyarlanmamış ilginç teorik sözlerden ibaret.
*** Niye böyle? Çünkü akademi kendi toplumundan kopuk. Pek az akademisyen (ve aydın) sokağa çıkıyor. Yine pek azı öğrencilerini sahaya sürüyor. Hadi sokaktan vazgeçtim; haberler, 'düzeyli' tartışma programları ve yabancı filmler haricinde TV'yi dahi izlemiyorlar. Çünkü banal! Çünkü 'ay ne iğrenç'! Kan görmeye dayanamayan hekimlere benziyorlar... Onun yerine Batı sosyal bilim literatüründen öğrendiklerini tekrarlamakla yetiniyorlar. "Madem konumuz reality-show; orada da geçerli, burada da..." diye düşünüyorlar olsa gerek. Ne kadar yanlış... Ama mesela kendisi de bir 'iletişim bilimci' olan ama uzun süredir gazetecilik yaptığı için toplumla daha sıkı ilişkiler kuran Haluk Şahin durumun farkına vardı. Cuma ve cumartesi günü Radikal'deki köşesinde Popstar olayına girdi. Hoş çok geç kaldı ama olsun! Belki onun bu yaklaşımı teori ithalatçısı Ünsal Oskay'ı yerli fikir üreticisi olma yönünde harekete geçirir.
|