|
|
Stüdyolar "Mor Çatı" gibi oldu
Eskiden şiddet mağduru kadınlar "Mor Çatı" evlerine sığınırdı. Şimdi stüdyolara koşuyorlar
GÜNLERDİR gündüz kuşağında yayınlanan kadın programlarını dikkatle izliyorum. En fazla reyting alanlar, içinde en fazla kavga, tartışma ve gözyaşı olanlar... Bu tür programların iddiası, kadının sesini duyurmak. Ama görüyorum ki, stüdyoya konuk olanlar, telefonla programa bağlananlar hep acılı, dertli, itilmiş-kakılmış, ezilmiş kadınlar. Sanırsınız ki, Türkiye'de programın sunucusundan başka mutlu kadın yok! Evet, Türkiye'de kadın olmanın zorlukları ortada. Erkeklerin egemenliğindeki ataerkil bir toplumda kadınların haklarını gözetmek, savunmak zor. Bu programlar onların dertlerine derman olmasa da en azından herkesin önünde deşarj olup, acılarını hafifletmeleri için bir vasıta oluyor. Kimi programcılar ise zaman zaman stüdyoya çağırdıkları uzman psikologlar ya da hukukçular yardımıyla sorunlara çözüm getirmeye çalışıyorlar. Ama iki saatin sonunda görüyoruz ki, sadece havanda su dövülmüş. (yoksa reyting mi desek) Bu programların ortaya koyduğu çok önemli bir gerçek var. İnsanlar birbirlerinin derdini yalnızca televizyonda dinliyor. Oysa o acılı kadınlar, Yasemin Bozkurt'tan, İdil Çeliker'den, Esra Ceyhan'dan önce komşularının kapılarını tıklatıp, dertlerini paylaşmayı denediler mi acaba? Bence yan komşuları, onlara "her gün reyting imtihanından geçen" program sunucularından çok daha fazla yardımcı olabilirler...
|