Muhafazakârlık mı, demokratlık mı?
Muhafazakârlık üzerine konuşurken sık yapılan hatalardan biri, bu siyasal düşünceye referans vermenin "kendiliğinden" belli "siyasi pratikleri" tanımlayacağı kanısına varılmasıdır. Bu hata hem muhafazakârlar, hem de muhafazakâr olmayanlar tarafından yapılmaktadır. Muhafazakârlar, muhafazakârlığa referans vermenin, kendi siyasi pratiklerini doğal olarak anlamlandırdığını düşünmemelidirler. Muhafazakârlığa karşı olanlar da, muhafazakarlık içinden konuşan birinin tüm siyasal tutumlarının muhafazakârlığın malı olduğu yargısına varamazlar. Çünkü siyaseti yapanlar ideolojiler değil, gerçek kişilerdir. Gerçek kişilerin ve kurumların belli sıfatlara referans vermeleri söz konusudur, ama siyaseti var eden soyut düşünceler değil, gerçek siyasal tutumlardır.
*** Bu nedenle, bir siyasi hareketin kendine muhafazakârlığı referans olarak seçmesi, o hareketi kendiliğinden "statükocu" ya da "değişimci", "özgürlükçü" ya da "tutucu" yapmaz. Her ideoloji için, her kimlik ve siyasal tutum için geçerli olan, muhafazakârlık için de geçerlidir. Önemli olan, referans verilen siyasal kimlik kadar, bu siyasal kimliğin hangi bağlam içinde siyasallaştırıldığıdır. Muhafazakârlığı "siyasal değişim" yönünde siyasallaştıran hareketler de vardır, içe kapanma ve siyasal özgürlükleri kısıtlayan bir istikrar fikri temelinde siyasallaştıran hareketler de. Örneğin, ABD'deki "yeni muhafazakârlar" özgürlükleri geri plana çeken, istikrar ve güvenlik mantığını öne çıkaran bir siyasallaşma üretmektedirler. Türk sağı, muhafazakârlığın tüm bu renklerini üretmiştir: Sosyokültürel muhafazakârlıktan yola çıkıp özgürlükleri genişleten de, siyasal muhafazakârlık üretip değişim tartışmalarında statükocu tavır alan da, dini muhafazakârlık üretip demokratik siyaseti zedeleyen de görülmüştür. Sağ siyaset içinde tüm bunlar varken, genel olarak daha makul ve düzgün bir çizgideki muhafazakârlık, "teşebbüs hürriyeti" ile barışık olarak belli alandaki özgürlükleri genişletirken, aynı oranda "fikir hürriyeti" ve "sivil özgürlükler" noktasında vurgulu tavırlar geliştirememiştir. Muhafazakârlığı, toplumun ve değerlerin "estetik sürekliliği" olarak algılayıp, yerellikten güç alan ve böylece evrenseli yakalayan bir siyaset damarı olarak geliştirmek bakımından "Türk sağı" ve "Türk muhafazakârlığı" kırılgandır. "Muhafazakâr demokratlık" bu kırılganlığı "aşan" bir siyasal tutum olarak geliştirilmektedir. Toplumun, değerlerin, geleneğin, yerleşik tarzların "akışkanlığı" içinden evrensel değerlerle temas eden, bu sentez temelinde "siyasal mekan"ı renklendiren bir yaklaşımdır. Bu nedenle "eklektik" değil, "entegre" bir siyaset tarzı olarak anlaşılmak durumundadır. Bu kavramın "muhafazakârlık" tarafının mı, yoksa "demokrat" tarafının mı ağır bastığı tartışması, "eklektisizm"i aşamamak demektir. Ayrıca bu tartışma, muhafazakârlığı statükoculuğa, demokratlığı soyut bir değişimciliğe indirgemektir. Esas olan değerlerin ve kurumların sürekliliği içinden dünyalı bir kimlik üretmektir.
|