Pürüzlü zeminden bugüne...
Mesaj, "Seçimin tam bir gün öncesinde bunları yazmıştınız. Şimdi 'sürtünme'de durum ne?" deyip 2 Kasım 2002'deki Dipsiz Kuyu'yu yollamıştı. "Şimdi"? AKP hükümette yıl bitirmişken, "muhafazakar demokrat" diye kimlik oturtma çabasındayken. Şöyleymiş o yazı:
*** "Seçimin kazananı da, kaybedeni de sadece kendi suretlerine bakarak sonuçları doğru kavrayamaz. Bu seçimin temel özelliği, siyasetçi olarak herkesin kaybetmesi, en azından kendisini veya geçmişini yitirmesi olacak. Seçimin asıl mağlubu, en azından seçim günü tokat yiyeni, ülkeyi 'pürüzsüz' bir satıh haline getirmek isteyenlerin projesi olacak. Toplumu 'sözde rasyonel akıl' uğruna, tek tip düşünce ve hayat tarzı ile başarı öykünmesinin içine hapsetmek isteyenler sosyolojik darbe alacak. Bastırmaya, içini boşaltmaya, özünü yok etmeye çalıştıkları 'sınıf mücadelesi'... Gerçekten de artık yok ettikleri biçimi alamadan, ama 'yoksulluğun, kaybetmişliğin' ayaklanışı olarak ortaya çıkacak. Doğru ya da yanlış, yok edilmeye çalışılan tüm kimlik biçimleri, sınıf kimliğinden dini ve etnik kimliklere kadar... Gerçekten de başarıyla yontulmuş biçimde, artık o eski hallerinden çıkmış bir surette... Fakat, toplumun ekonomik-sosyal yırtılmışlığının isyanı olarak çarpacak. Bu ülkenin burjuvazisi, sonradan görme demokratlığının, ekonomik hak ve özgürlükler ile adaleti kapsama alanına sokmamasının... Rejim bekçileri, şiddetle savundukları düzenin körlemesine adaletsizlik üretmesinin... Şiddetli milliyetçileri, milletin bağrındaki eşitsizlik ve adaletsizlikleri şiddetlendirmenin... Büyük medyası, halka karşı, halka rağmen, 'oligarşi'nin silahı ve müteahhidi olmanın cevaplarıyla yüzleşecek. Milyonlarca insanın, adeta bu ülkenin yurttaşlığından fiilen ihraç edilmişlik hissiyatıyla, tüm mağduriyetleri bir arada paketleyip başlarına çarpışıyla sendeleyecekler. Büyük ihtimalle pek anlamayacak, güç ve silahlarını yine bildiklerince doğrultmaya çalışacaklar. Bin bir sorunlu, bin bir idealli bir toplumun, sivrilikleri eğelenmiş sustalı maymun gibi boyun eğeceği bir düzeni... Devletten işyerlerine, üniversitelerden piyasaya kadar kurduklarını, tahkim ettiklerini düşünenler yanıldıklarını görecekler. Lakin, seçimin galipleri de... 'Başarı'nın ancak ve ancak, kendilerini, geçmişlerini inkar ederek... Kitlesel desteği, ancak toplumdaki 'yaygın adalet arayışı'nın rüzgarıyla bularak geldiğini anlamak zorunda. Bu toplumsal öfkenin, onların kendi öznel öfkelerinden, şahsi arayışlarından ibaret olmadığını, onun içine sıkıştırılamayacağını bilmek zorunda. Wittgenstein, demokrasinin mücadeleci, çok renkli, çoğulcu siyasi hassasını yitirmesine karşı, 'Sürtünmenin olmadığı ve belirli anlamda koşulların ideal olduğu kaygan buzun üzerine çıktık; ama aynı zamanda, tam da bu nedenle yürüyemiyoruz: Sürtünmeye ihtiyacımız var. Pürüzlü zemine geri dönmemiz lazım' demişti. Düzen koyucu ve koruyucularımız işte o 'kaymak' sandıkları kaygan buzda kayıverdi. Paramparça ettikleri toplumsal hayatın delik deşikliği, engebeleri, pürüzlü zemin olarak bambaşka biçimde zuhur etti. Artık sürtünme zamanı. Sürtünmenin kaosundan hayat ve hakkaniyet de fışkırabilir, felaket de!"
*** AKP, iktidar yolculuğunda, her "sürtünme" ihtimalinde, kendinden de kaçar gibi yapıp pürüzsüz zemin arıyor. Bu ille de kötü değil. Ama kaçamayacağı, kaçarsa düşeceği tek yer var: O da onu oraya taşıyan yaygın adalet arayışı. Bilmiyorum, o yazı yanılgıydı belki de!
|