Borsa, emekli sevmez!
Yanılmışım. Borsaları, piyasaları "duygusuz" zannederdim. Yani, "psikolojik sebepler"le anılan iniş-çıkışlara istinaden birtakım duyguları olduğundan kuşkum vardı ama... İnsanlara dair bu kadar net, açık, keskin duygularının olduğunu tahmin edemezdim.
*** Elbette emekliler yeterli bulmamıştır ama, hükümetin "siyasi tercihimiz emeklilerden yana" diyerek verdiği yüzde 21'lik maaş zammına Borsa da çok sinirlenmiş. Zannımca bu sinirlenme şöyle gerçekleşiyor: Tekil adıyla canlı varlık olmasa da, insanlıklarından çok paralarını yitirmemeye yahut para kazanmaya azimli güzide alıcı, satıcı ve aracılarla ete kemiğe, dişlere, dişlilere bürünmüş Borsa'nın sinir sistemi çok hassas. Emeklinin maaşı misal 330'dan 360'a mı çıktı... Emekli, bu 30 küsur milyon artışla hayatta neler yapabileceğini düşünedursun, Borsa onun eline 2.5 katrilyon lira geçmiş sayıyor. Haklı. Çünkü, nasıl "emekli" kendisini birey, yaşlanmış bir kadın ya da adam saysa bile aslında bir "toplumsal" sınıf, en azından grupsa... Borsa da öyle bir sınıf, sınıflar ötesi, sınıflar üstü bir sınıf. Tek tek insanları, aileleri, haneleri düşünecek hali yok tabii. Manzaraya bakıyor, 2.5 katrilyonu çakıyor. Neyse, işte Sayın Piyasa ve Menkul Kıymetli Borsa, paranın nereye gittiğine, hangi kiraya yama, hangi sofraya bir tutam tuz, hangi sobaya odun-kömür, hangi mutfağa pirinç, hangi çocuğa ya da toruna küçük bir sevinç, hangi kuyruğa, hangi hesap cüzdanına, hangi bankamatiğe bir, iki banknot ilave olduğuna bakmıyor... Nereden çıktığına bakıyor. Doğrudan cebinden çıkmasa da, Borsa'nın milliyetçi, milli çıkarları en önde tutan, mikro emeklilerle uğraşmak yerine makro dengelere tutkun duygusallığı, devletin her kuruşuna titizleniyor. Devlet için üzülüyor, "ya kaynağı yoksa" diye... Ardından, "devleti soyan", teker teker 30-40 milyon lira kapıp toptan 2.5 katrilyonu "götüren" emekliye sinirleniyor. Çok kızıyor. Borsa, piyasa ve aktörleri denilenler, kendileri "bu ülkenin bugünü ve geleceği" iken... "Düne ait", yaş yetmiş, iş bitmiş, geçmiş, göçmüş, alın teri de vücuduyla birlikte kurumuş, "piyasa" diye semt pazarını, o da akşamın "batan geminin malları" saatlerinde bellemiş, "Borsa düşmüş" desen ancak "Bursa küme mi düşmüş?" diye dertlenecek emeklileri sevmiyor.
*** Bu, enternasyonal bir ruh hali olmalı. Şu sırada Almanya'da bunları açık açık söyleyen, "emekliler bugünümüzü çalıyor" diyen bir gencin tezleri, yazdıkları büyük ilgi topluyor mesela. ABD'de, büyük şirketler ne zaman işçi çıkarsa, borsa coşuyor. Yalnız, piyasanın, Borsa'nın, özellikle genç, dinamik, hırs ve tepki satışı dolu genç bay ve bayanlarının ruh halini merak ediyorum: İçinizde; her kuruşuna dikkat kesilen emekli maaşıyla okuyup büyüyen, "kaynağı meçhul" 2.5 katrilyondan hanelere düşen 30-40 milyon ek aylıkların ne olduğunu hissedebilen, para-kağıt saymasını bildiği kadar hayatın sillelerini tahmin edebilen, otobüste yerini veren, bir sabah işe giderken banka kuyruğunda yere serilmiş yaşlı bir beden gören, Orson Welles'den "Ben gençliğin ne demek olduğunu bilirim ama sen yaşlılığın ne olduğunu bilmezsin" dinlemiş olan... Toplum olmanın, "ihtiraslı bireyler" den çok "dayanışmacı vatandaşlar" ca mümkün kılınabilme ihtimalini varsayan... Hayatta her şeyin "alış ve veriş" değil, "hissedebiliş" olabileceğine de duygusal yatırım yapan yok mudur? Vardır mutlaka! En azından, henüz para saymadan önce ilkokulda "büyüklerimiii saymaaak" diye bağırmış olan vardır!
|