kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Ana Sayfa
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
Günaydın
ATV
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Öyleyse yıkıl Denktaş

Kıbrıs meselesini, yüzümüze gözümüze bulaştırdığımızı itiraf edelim. Edelim ki, bari bu saatten sonra durumu mümkün olduğunca kurtarabilmek için bir başlangıç noktası bulabilelim.. Bu yüze göze bulaştırma zanaatının sonucu olarak, Kıbrıs davasını yüzde doksan kaybettiğimiz gerçeği ile karşı karşıyayız. Kuzey Irak ile Kuzey Kıbrıs'ta aynı cilveyi yaşıyoruz.. Aylar öncesinden, Kürt Devleti'nin artık kurulduğu gerçeğine göre siyaset geliştirmeye başlamamız gerektiğini dile getirdiğim gibi şimdi de, Kıbrıs için aynı çağrıya sarılıyorum. Özellikle Ankara'nın dalaleti sayesinde Kıbrıs'ı Rum'a yüzde doksan oranında teslim ettiğimizi hiç değilse şimdi itiraf edersek yeni bir strateji kaybı azaltmanın yollarını arayabiliriz.. Bu arayış adına acil bir önerim var: Denktaş müzakereciliği bırakmalı. Son üç yüz yıl içinde Türk milletinde zuhur eden dişe dokunur on devlet adamı saymam istense Denktaş'ı mutlaka listemin başlarına koyacak bakışta iken bu ayrılığı ivedilikle öneriyorum.. Şu an Türkiye'nin bütün müzakereci kaynağını toplayıp bir potada eritsek yine Denktaş'taki birikim ve yeteneğin onda birini elde edemeyeceğimizi düşünen biri olarak öneriyorum.. Nihayet, Denktaş karşıtlarının hemen hemen tamamını doğrudan manda duygusu zebunu sayan biri olarak öneriyorum..

Enosis'e Ankara rüzgarı
Bu artık zorunluluk; çünkü Batı'nın insafsız ve hayasız tek yanlılığına ilaveten Kıbrıs ve Türkiye'deki manda duygusu kurbanlarının gaflet, dalalet ve hıyanetleri sayesinde Denktaş'a zerre kadar manevra alanı kalmamıştır. Bu şartlar altında Denktaş artık hem kendisinin, hem de milletin izzeti adına bu müzakereciliği terk etmelidir. Ankara tarafından derinden derine terk edilmiş iken hala müzakerecilikte ısrar etmesi bu destansı dava adamının vakarıyla bağdaşmayacağı gibi, ona ve Türk tarafına da hiçbir şey kazandırmayacaktır. Devlet umuru ve uluslararası müzakere görgüsü sıfır olan biri dahi artık akıl eder ki, Rum tarafı şimdiki şartlarda en küçük bir taviz vermeyecektir. ENOSİS önündeki en büyük engel saydıkları Denktaş'ı yerden yere vurabilen bir Türk tarafı (!) karşısında Rumlar'ın nasıl kaya gibi duracaklarını tahmin etmek için akıllı olmaya bile gerek yoktur! O zaman da Denktaş'lı bir müzakerenin sonucu baştan bellidir: Yine uzlaşmaz Denktaş yüzünden barış fırsatı kaçırıldı! Türkiye artık bu büyük Rum ve Batı yalanını resmen tanımış ve kendi gerçeği haline getirmiştir! İnşallah Denktaş çekilmeyi 'pes etmek' saymaz.. Çekilmek 'alın, ne haliniz varsa görün' demek değildir. Bu terkin anlamı açık: "Elim kolum bağlı ringe çıkıp dayak yiyerek Rumlar'ı da, Rum ağzıyla beni eleştiren Beyaz Türk cemaatini ve güdümündeki Boz Türkler'i de sevindirmem!.."

Sürüleşmenin bedeli
Ayrıca Erdoğan'ın Denktaş'ı müzakerecilikten çekilmeye mecbur etmek istemediğini nereden bilebiliriz? "Denktaş danışmanlarını değiştirsin." Altmış yıldır devlet niteliğini yitirmiş ise de, Türkiye gibi yetmiş milyon insanın yaşadığı bir coğrafyayı yönetme sorumluluğundaki insan bu sözlerin nereye varacağını düşünmemiş olabilir mi? Başbakanın bu sözlerinden sonra aynı müzakereci ile masaya oturmak, sadece Denktaş'ı değil, aynı zamanda Türkiye'yi de ezdirmektir. Eski kurdun müzakerecilikten çekilmesi, Türk tarafının ödemesi gereken bir bedeldir. Ancak o vakit Rum'un doyumsuzluğu kafalara dank edecek, -Beyaz Türk cemaati için değişen bir şey olmasa da- onların yörüngesine giren Boz Türk kadrolar uyanabilecektir. Hasılı Rum'u Denktaş'ın olmadığı bir masada görmek şart: "Türkler Denktaş'ı böylesine kolayca kurban verdiklerine göre Annan Planı'ndaki ENOSİS'i erteleyici maddelere karşı çıkalım.." Çekil Denktaş! ABD'nin yeniden hizaya soktuğu eski güçlü ve sadık dostlarına 'sen de mi' demek durumunda kalmadan ve Türk milletini daha derinden yaralayacak şekilde hançerlenip kendi ağzınla 'öyleyse yıkıl Denktaş' demeden çekil. Belki de nasihatin bittiği, musibetin vacip olduğu demdir.. Manda duygusu zebunlarının elinde sürüleşen millet bu gaflet ve nankörlüğü ile herhalde Denktaşlanmayı hak ediyor. Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir. Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Kırmızı pasaport silgisi   / 26-12-2003
 AB'cilerin kralı Denktaş   / 25-12-2003
 Öyleyse yıkıl Denktaş   / 22-12-2003
 Türbanın Kaide bağlantısı   / 20-12-2003
 Dini simge'yi kim belirler?   / 19-12-2003
 Kıbrıs ninnileri   / 18-12-2003
 Manda duygusuna hoşgörü   / 15-12-2003
 Kıbrıs'taki Atatürk ve İnönü   / 13-12-2003
 Devleti İnkâr Komisyonu   / 12-12-2003
 Ampul'le kim oynuyor?   / 11-12-2003
REFİK DURBAŞ
Klavyede düello...
SABAH gazetesinde dün üç yazarın...
SAVAŞ AY
Aksa yukarı AK-SA!..
Dün İkiz Kule'ye gittik...
ÖMER LÜTFİ METE
Erdoğan'ın rakipsizliğine dair
Adalet ve Kalkınma...
MEHMET TEZKAN
İnsanlar mı önemli yoksa rejimler mi?
İRAN'DA deprem...
EMRE AKÖZ
Cep telefonu Kemalizm'i aşındırıyor
Popstar yarışması...
2bin yıllık Periler Şehri
İran'ın Bem kentinde deprem... 6.7'lik sarsıntı, "Periler Şehri"nin...
Dilimize dolananlar
SAVAŞ, ayrılmalar, barışmalar, yeni siyasetçiler derken bu...
BENİ TUTAMAZLAR
BENİ TUTAMAZLAR
"Bendeki sürat Tanrı vergisi. Birebirde geçemeyeceğim oyuncu yoktur.
 
    Ana Sayfa | Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon
Spor | Hava Durumu | Günaydın | Astroloji | Magazin | Sağlık |
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.