|
|
Herkes kendi televolesini yazıyor
Orhan Pamuk, Gizem Özdilli ve Nilgün Belgün nasıl aynı paydada buluştu?
MAGAZİN jargonunda sürekli kullanılan ve tartışılan bir tanımlama var: Özeline girmek! Burada anlatılmak istenen, özel yaşamların mahremiyeti ve dokunulmazlığına müdahaledir. Televole bu anlamda bir günah keçisidir. Bir program adı olarak benimsenmiş, daha sonra bir alt kültürün adı, kültürel yozlaşmanın tek müsebbibi olarak ilan edilmiştir. Televole tarzı programlar çoğu zaman ünlülerin "özeline" girer! Sanatçılar, mankenler, iş adamları ve sporcular; magazin muhabirlerinin özel yaşamlarını sürekli didiklemesinden rahatsızdır. Ama ortada bir rant vardır. Türkiye'de "ünlülerin özeli" reyting, tiraj ve reklam getirisi sağlar! Bunun kaynağı, halkımızın da en az magazinciler kadar "özele girmeye" meraklı olmasıdır. Şimdilerde bu rant paylaşımı, ünlüler lehine gelişmeye başladı. Ünlüler, bu getirinin kaymağını televoleye kaptırmanın "aptalca" olduğunu kavradılar. Şimdi herkes "kendi televolesini" oluşturmaya soyundu. Madem özel ilişkiler, sırlar, yasak aşklar ve mahremiyet bu kadar prim yapıyor, o zaman niye bundan yalnızca televoleler sebeplensin ki? Yazarım anılarımı, dökerim sırlarımı, pastanın en kalın dilimini kendim kaparım. Orhan Pamuk son kitabında ilk cinsel deneyimlerinden söz ediyor. Nilgün Belgün kitabında Metin Akpınar'a aşık olduğu için nasıl istifa ettiğini anlatıyor. Gizem Özdilli, magazin basınına yansıyan gönül ilişkilerini bu kez "en yetkili ağızdan", yani kendi dilinden ortalığa dökmek için hayatını kitaba dönüştürüyor. Müjdat Gezen ise "direkten" döndü. Medyaya yansıyan haberlere göre ünlü kadınlarla yaşadığı aşkları "şifreleyerek" yayına hazırlıyordu. Ancak son anda vazgeçti. Ama bildiğim kadarıyla sırada yeni ünlüler Sanırım yakında televole tarzı programlar reyting bulamayacak. Zira ortada merak uyandıracak bir "özel" kalmayacak!..
|